14. BÖLÜM "İlk Gün"

12.8K 1.3K 113
                                    

Uzun bir açıklamam var sonda. 

İyi okumalar. :) ♥

Buluşacağımız alışveriş merkezine geldiğimde beni açık otoparkta bekliyordu Oğuz. Onu gördüğümde ne giyeceğimizi önceden konuşmuş olmamız gerektiğini düşünmekten kendimi alamadım. Yüz metre öteden el sallarken geri dönüp üstümü değiştirmeyi bile düşündüm. O ise pek umursamıyor gibi görünüyordu.

İkimiz de simsiyah giyinmiştik. Daha da fazlası, ikimizin de giydiği kıyafetlerin çeşidi aynıydı. Siyah kazak, siyah pantolon ve uzun siyah palto. Oğuz'u ilk defa resmi takımlar dışında bir kıyafetle görmenin tuhaf hissetmesi bir yana bu kadar benzer giyinmemiz içimde tarif edemediğim bir utanç duygusu oluşturmuştu.

Yanına geldiğimde keyifli olduğu zamanlarda takındığı ufak gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. Merhabalaştıktan sonra ikimiz de birkaç saniye ne söyleyeceğimizi bilemeden birbirimize baktık. İkimiz de iş dışında, tamamen iş dışı bir konuda bir araya gelmemiş olmanın rahatsızlığını hissediyor gibiydik ve ikimiz de bu durumda nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyorduk.

Oğuz Derman'ın bile tutulduğu konular oluyordu işte.

"Yemek yedin mi?" diyerek sessizliği bozan o oldu.

Güzel bir kahvaltı yapmıştım, üzerinden daha birkaç saat geçmişti ki o anda acıkmış olsam bile kendimi yemek yiyemeyecek kadar gergin hissediyordum.

"Aç değilim." diyerek yanıtladım onu.

"Peki, o halde önce sinemaya gidip biletlerimizi alalım. Seans saatleriyle ilgili bilgim yok."

Benim de yoktu. Bu tip durumlarla ne kadar ilgisiz olduğumuz bu kadar çabuk ortaya çıkıyordu.

"Tamam, gidelim." dedim yürümeye başladığımda.

Çok kalabalık değildi ortam. Ben hafta içi günlerde izinli olduğum için bunda tuhaflık yoktu. İşime de geliyordu doğrusu. Herkesle aynı anda boş günüm olmaması dışarıdaki işlerimi halletmek için avantajımdı, hem de kalabalıktan hiçbir zaman hoşlanmamıştım.

Alışveriş merkezine daldık, üst kattaki sinemaya ulaşmak için yürüyen merdivenlerden ilerlerken hiç konuşmadık. İkimiz de ellerimiz paltolarımızın ceplerinde çevreyi inceliyorduk. Zaman zaman gözlerimiz buluştuğunda ikimiz de umursamadan çevreyi gözlemeye geri dönüyorduk. En azından ben öyleymiş gibi yapmaya çalışıyordum, çünkü tuhaf hissediyordum.

Bir de insanlar bize baktığında illa ki gözleri bir süre üzerimizde duruyordu. Tabii, böyle mafya liderleri gibi dolaşmamıza karşılık bu bakışları almak normal olmalıydı.

Gerçekten önceden ne giyeceğimizi konuşmamız gerekliydi.

Sinemaya vardık, filmlere ve seanslara baktık. İkimiz de kararsızdık. Önceden iyi bir araştırma yapmadığım için pişman oldum.

"Şu nasıl olur?" diyerek bir filmi gösterdim. Afişinde kanlı bir el vardı, korku filmiydi ama diğerleri içinde en çok o ilgimi çekmişti. Korku filmi izlemeyi severdim. Çok da korkmazdım.

Kaşlarını hafifçe çatıp bir süre afişi inceledikten sonra başını yukarı aşağı sallayarak bana döndü.

"Bence de iyi görünüyor."

Zevklerimizin uymasına içten içe memnun olsam da bunu belli etmemek için uğraşmam gerekmişti.

Gişede sıraya girdik. Film başlayalı bir saat olmuştu, yani biz de bir o kadar beklemeliydik.

BOL KÖPÜKLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin