12.11.2001
Pazartesi
Merhaba, ismini vermek istemeyen kişi.
Bunun ilginç bir şey olduğunu söylemeliyim. Hayatımda daha önce kimseye mektup yazmadım, şimdi ise daha önce tanışmadığım, yüzünü ya da adını bilmediğim birine mektup yazıyorum.
İşin aslı merak etmiyorum. Eğer sen bunu istiyorsan, bu şekilde olabilir. Ama durumun adil olması için sen de beni bilmemelisin, değil mi?
Ayşen Hoca bu teklifi bana sunduğunda biraz saçma bulduğumu söylemeliyim. Yine de senin notun ilgimi çekti. Bir şey kaybetmeyeceğimi düşünüyorum. Sıkılırsam bırakırım.
İkimizin birbirimize benzediğini, bunun dikkatini çektiğini ve belki de birbirimizi anlayabileceğimizi söyledi. İkimiz de yalnızmışız... Bu besbelli onun için kötü bir şey. Senin için de mi öyle? Bu yüzden mi bu mektuplaşma işini kabul ettin?
Açıkçası benim için öyle değil. Yalnız olan her insan istemediği halde bu durumda değildir ya da yalnız olduğundan mutsuz olmak zorunda da değildir. Hayır, yalnızlığı seçen insanlar da vardır. Ben öyle biriyim. Yalnızlık diye acıdıkları bu halimden hoşlanıyorum.
Bu okula başladığımdan beri insanları gözlemliyorum. Herkes birbirine benziyor ve bundan sıkılıyorum. Aynı şeyleri konuşuyorlar, benzer şeylerden hoşlanıyorlar. Biraz farklı olanları dışlıyorlar ve kendilerine benzemeleri için baskı uyguluyorlar. Güçsüz olanlar ve yalnızlıktan korkanlar onların istedikleri şekli alıyor, onlara dönüşüyor.
Çok sıkıcı değil mi?
Birbirleri için çok değerli olduklarını göstermek için debeleniyorlar ama ertesi gün saçma bir nedenden kavga edip birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar.
Çok komik değil mi?
Bu sığ ilişkiler benlik değil. Onların arasında olmak zorundayım ve çevremdeki insanlar bu zorunluluğun katlanmam gereken zorlukları. Bundan fazlası değil.
Bu yüzden benim ukala ve kendini beğenmişin teki olduğumu düşünüyorlar.
Aslında herkesin kendileri gibi olmalarını isteyen, en iyi olduklarını düşünen bu insanlar değil mi kendini beğenmiş olan?
Aralarında uzaylı gibi hissediyorum. Onlarla tamamen farklı bir dilde konuşuyor gibiyim. Bazen sohbet etmeye çalışıyorum ve bana boş gözlerle bakıyorlar. Onların hoşlanmayacağını, sıkılacağı konulardan bahsettiğimi söylüyorlar. Ah doğru, okulda hangi kızın en güzeli olduğu üzerine dedikodu yapmalıyım. Ya da dün geceki derbide olanları... Hep aynı şeyler.
Peki ya sen hangisisin?
Benim gibi uzaylı mısın, yoksa yalnız bir dünyalı mı?
***
14.11.2001
Çarşamba
Merhaba, uzaylı!
Hiç beklediğim gibi bir başlangıç olmadı. Düşündüğümden daha farklı bir durum bu. Ama kabul etmene sevindiğimi itiraf ediyorum.
Çünkü ben yalnız bir dünyalıyım.
Evet, ben istemediği halde yalnız kalan gruptayım.
Lisede ilk yılım ve her şeyin çok farklı olacağına inanmıştım. Bir sürü hayal kurdum. Bir sürü plan yaptım. Yeni insanlarla tanışacak, bir sürü arkadaş edinecek, birçok anı biriktirecektim.
Diğerlerinden farklı olmayacaktım.
Ama bu hayat asla planladığım gibi gitmiyor.
Bazı şeyler oldu ve insanlar beni bazı şekillerde yargılamaya başladılar. Bazıları acıdı, bazıları suçlu buldu, bazıları uğursuz gördü. Bana iyi davransalar bile bakışlarının ardından davranışlarının aksini söyleyen bir sürü şey var. Buna dayanamıyorum. Yapmacık bakışlarını görmektense tek başıma kalmanın daha kolay olduğuna karar verdim.
Ama bu da kolay değil. Onlarla eğlenmek istediğim zamanlar oluyor ama yanlarına geldiğimde sessizleşiyorlar. Ya da arkamdan fısıldaşıyorlar.
İnsanlar neden bu kadar zor? Neden bu kadar acımasız?
Ben de senin "sığ" dediğin insanlardan biri mi oluyorum bu durumda?
Belki de gerçekten düşündüğün gibi sığ biriyimdir.
Yine de birinin beni anlamasını, beni duymasını istiyorum. Bana anlaşılmak için bir şans vermesini. Bu aptal dünyada beni de yargılamadan anlayacak birilerini bulmak istiyorum.
Bu sen olabilirsin. Çünkü adımı bilmiyorsun. Çünkü yüzümü bilmiyorsun. Ailemi tanımıyorsun. Bu mektuplarda yazdıklarımdan fazlasını bilemezsin. Tahmin yürütebilirsin ama gerçeği ben istemedikçe bulamazsın.
Bu iyi değil mi?
Tek istediğim bu.
Mektubunu bekleyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOL KÖPÜKLÜ
General Fiction[Aşkın Tatları Serisi - 3] Hikayemizi yıllar önce yazmaya başlamıştık, sadece farkında değildik. Aşk bizim için başta tuzlu kahve gibiydi. Ama bazı gerçekler her şeyi değiştirdi. Köpüksüz kahvesini içmeyen biri için kahvenin köpüğü haline geldi...