İyi okumalar. ^_^
Bütün o keşmekeşin içinde zaman benim fark edemeyeceğim kadar hızlı aktı. Ne ara geçtiğini anlamadığım haftaların sonunda kendimi valizimi toplarken bulmuştum. Paris'e gitmeden önceki gece uzun zamandır hiç olmadığı kadar zor dalmıştım uykuya. Gergin ve heyecanlıydım. Omuzlarımdaki yükün farkındaydım. Sadece kendim için değildi bu yarışma. Başarmayı istiyordum, bütün zor şartlara rağmen istiyordum. Ama Oğuz'un profesyonel güveni bu isteğimi katlıyordu. Lokantamız için de ne kadar önemli olacağını biliyordum.
Oğuz'un da dediği gibi bu aşamaya gelmiş olmam bile başlı başına büyük bir başarıydı. Zaten sonuçları öğrendiğimizden beri tebriklerin ardı arkası kesilmemişti. Hiç tanımadığım insanlar bile beni aramıştı, herkes başarılar dilemişti. Haber hiç tahmin edemeyeceğim bir hızla yayılmıştı ki bunda Oğuz Derman'ın payı olduğunu, o ne kadar reddetmiş olsa da, biliyordum.
Ertesi gün yola çıkma zamanı geldiğinde babamın ve halamın havaalanına kadar bırakma ısrarını son iki gündür sürekli yaptığım gibi reddettim. Müge'yle ayrılmak çok zordu zaten. Bizim için uzun sayılabilecek bir süre ayrı kalacak olmanın boşluğunu hissediyordum. Sık sık görüntülü konuşma yapacaktık ama bu hiçbir şeyi telafi etmiyordu.
Müge önce çok ağladı ama sonra benim üzüldüğümü fark etmiş gibi daha anlayışlı bir ifadeye büründü. Anlatamadığı duyguları, istekleri ela gözlerinde gördüğümü hissettim. Ona sımsıkı sarıldım ve sağ salim gidip geleceğime birkaç kere söz verdim.
Benim için Fransa'ya gitmenin en zor tarafı yarışma değildi, bu andı.
Havaalanındaki sıkı güvenlikten geçtikten sonra beni bekleyen Oğuz'la buluştum. Onu sık sık günlük haliyle görüyor olsam da anlatamadığım bir hisle buna alışamıyordum. Hep bana tuhaf hissettiriyordu. Sanki karnımda bir mikser varmış gibi oluyordum. Ve Oğuz her nasılsa bu gündelik görüntüsünde bile insanlara resmi bir hava sezdirmeyi başarıyordu.
Fransa'da yarışmadan önce birkaç gün geçirmek konusunda beni ikna etmek için epey uğraşması gerekmişti. Çünkü bunun gerekli olduğunu düşünmüyordum. Yarışmadan önceki gün gitsek yeterliydi. Ama Oğuz bunu reddetmişti. Yarışmadan önce rahatlamam ve ortama alışmamın iyi olacağı konusunda ısrar etmişti. Daha önce yurt dışına çıkmamıştım, şimdi ise tamamen farklı bir ülkede olacaktım. Yarışma için yeterince gergin hissederken bir de ortamın farklılığı beni etkileyecekti. Kendime zaman tanımam, zihnimi alıştırmam gerekiyordu.
Oğuz Derman eğer bir şeyi kabul ettirmek isterse çok ikna edici oluyordu. Ne kadar reddetsem de gözlerimin içine bakarak bir profesör edasında yaptığı açıklamalar sonunda bana da mantıklı gelmişti. Her gün Fransa'nın iyi aşçılarının önünde büyük bir yarışmaya katılmıyordum sonuçta.
Benim için beklenmedik olan şey Oğuz Derman'ın annesi Aylin Derman'ın ve eşinin ziyaretiydi. Daha önceden ufak bir tanışıklığımız olmuştu ama yine de uzun zamandır ikisini görmemiştim. Neredeyse yüzlerini unutmuştum. İkisi de otoriter duruşlu, düzgün insanlardı. Babasının saçları beyazlarla kaplıydı, özenle taranmıştı, yüzü ise temizdi. Yaşına rağmen dinç duruyordu. Annesi ise açık kahverengi saçlarını kısa kestirmişti, yüzünde hafif bir makyaj olsa da epey güzeldi. Onlara bakınca Oğuz Derman'ın ortaya çıkışı daha anlamlı geliyordu. Sağlam genleri vardı.
Özellikle beni görmeye geldiklerini öğrendiğimde şaşkınlığımı gizleyememiştim. İlk aklıma gelen bunu Oğuz'un istemiş olabileceğiydi. Zaten son zamanlarda Oğuz yüzünden epey kişiyle haşır neşir olduğum için bunu bekliyordum. Ama onlarla birlikte üst kata çıkıp sessiz bir köşede konuştuğumuzda öyle olmadığını anladım. Beni tebrik etmek ve yarışmada başarılar dilemek için gelmişlerdi. Oğuz'un isteği dışında gerçekleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOL KÖPÜKLÜ
General Fiction[Aşkın Tatları Serisi - 3] Hikayemizi yıllar önce yazmaya başlamıştık, sadece farkında değildik. Aşk bizim için başta tuzlu kahve gibiydi. Ama bazı gerçekler her şeyi değiştirdi. Köpüksüz kahvesini içmeyen biri için kahvenin köpüğü haline geldi...