Merhabeyn bunu okuyan sen. Nasılsın? İçindeki dertleri çok büyütmeden dışa aktar. Çok düşünme. Ben de çok düşünüyordum, sonra kendimi aşırı entelektüel bir ortamın içinde buldum. Pipolar birbiri ardına yakılıyor, Afrika menşeili kahveler höpürdetiliyor, Tchaikovsky'ler, Jean-Jacques Rousseau'lar, Krzysztof Kieślowski'ler havada uçuşuyor. Entelektüellikten göz gözü görmüyordu.
Ben de sadece isim olarak tanıdığım ama içeriğine hakim olmadığım bu isimler üzerine yapılan sohbete bir şekilde dahil olmaya çalışıyordum.
Benim, "Offf abii Tchaikovsky efsane efsaneee, Jean- Jacques tam kedi ismi, Epikuros çağımızın Messi'sidir." gibi yorumlarım arada kaynıyor, kimse bana yüz vermiyordu.
Daha ilgi çekici şeyler söylemem gerektiğini fark ederek birden; "Krzysztof Kieślowski bomboş adamdır. Oldukça overratedtır." dedim ve masadaki bütün gözler bana çevrildi. Amacıma ulaşmıştım. Artık herkes bana bakıyordu. Bundan sonrası daha çok maharet istiyordu çünkü Krzysztof Kieślowski'nin kim olduğunu bilmiyordum. Ne iş yapar ne eder hiç bir bilgim yoktu. Ressam mıydı? Filizof muydu? Klasik müzik bestecisi mi? Youtuber mı? Hiç bir bilgim yoktu.
Hiç bozuntuya vermeden devam ettim; "Krzysztof Kieślowski'nin insanı es geçtiğini düşünüyorum." dedim. "Varoluşsal acılarımızı böyle hoyratça yok saymasına affedemem. Kimse kusura bakmasın." O anda ağzımdan çıkanlara ben bile hayret etmiştim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesinde öğrenmine devam eden Tabiatsu gözlerini devirerek bana baktı ve; "Bu çok cesur bir yorum. Hiç bu açıdan bakmamıştım." dedi. Ben de; "Böyle açılardan bakmak tam benim işim, sayısalcıyım ben eheheehe." diye kötü şakamı yaparak ortamdaki havayı bozmak istedim ama Tabiatsu'nun sınıf arkadaşı Evrencan şakayı duymazdan gelerek; "Biraz daha açar mısın Krzysztof Kieślowski hakkında görüşlerini." dedi. Neyini açayım Evrencan? Nasıl açayım? Aynı cümleyi tekrar kur desen onu bile yapamam.
"Krzysztof Kieślowski" dedim. Gözlerimi her birinin üzerinde teker teker gezdirerek, "Kocaman bir fiyaskodur. Çocukken, inşaat kumunda oyun oynarken ele gelen kedi bokudur. Bitmiş şampuan içine su dolduran annedir. Muslukla lavabo arasındaki mesafenin, su doldurmak istediğiniz şişeden kısa olmasıdır." dedim. Artık masadakiler oturuş pozisyonlarını bana göre ayarlamış dikkatle ağzımın içine bakmaktaydılar. En azından Krzysztof Kieślowski'nin ne iş yaptığını öğrenmem gerekiyordu. Bunun için Evrencan'a yem attım.
"Evrencan söyler misin? Krzysztof Kieślowski'de seni etkileyen şey ne? güldü.
"Hangi birini sayayım?"
Birini say işte Allah'ın belası ipucu ver.
"En çok etkileyen diyorum..."
"Hımmm tam bir doğrucu ve hakikat insanı olması."
Allah belanı verecek Evrencan hiç yardımcı olmadın. Hemen yüzüme alaycı gülüşümü yerleştirerek "Geçelim bunları Evrencancığım.." dedim ve Tabiatsu'ya dönerek; "Bana Krzysztof Kieślowski'nin insanlığa sunduğu bir tek tane örnek gösterebilir misin?"
Tabiatsu oldukça aşağılayıcı bir tavırla; "Şaka mı yapıyorsun? Kırmızı tek başına insanoğluna yeterlidir."
Ahhaaaaaa diye ölçüsüz bir şekilde masaya vurdum. Masadakiler bi irkilme yaşadılar. "Kırmızı he, Kırmızı? Kırmızı dedin di mi Tabiatsu, yanlış duymadım di mi? İlk ipucu gelmişti. Kırmızı. Tamam da neydi Allahını seversen? Klasik müzik parçası mı? Bi' film ismi miydi? Neydi bu?? Ortamdan iyice daralmıştım. Kahpeler bana asla ipucu vermiyordu. Bu böyle gitmezdi. Derin bir nefes alıp, konuşmaya başladım.
"Kırmızı, paranoyak bir zihnin hezeyanıdır. Gerçek değildir. İnsanın içinde duyumsadığı bütün duyguları öldürebilecek bir zehirdir. Krzysztof Kieślowski'nin en büyük hatası varoluşsal problemlerimize bir oyuncakmışçasına bakmasıdır. Bir travmadır bu insanlık için. Krzysztof Kieślowski'ye baktığımızda gördüğümüz şey yanılsamadır, bizim kafamızda kurduğumuz bir imge gerçek hayatta karşılığını bulmuyorsa orada bir kırılma vardır. Krzysztof Kieślowski'ye bir de şu açıdan bakmanızı öneririm, latince bir söz vardır, şimdi hatırlayamadım, bağışlayın. hedera helix, quercus afzelia gibi bişeydi. Her şeyin eleştirilmeye hakkı vardır. Her şey eleştirilebilir siz de Krzysztof Kieślowski'yi eleştirisel bir gözle gözlemlerseniz ne kadar boş bir içeriğe sahip olduğunu göreceksiniz, yıllar sonra belki bir yerde karşılaşırsak bugün için bana teşekkür edeceğinize bahse girerim."
Arkama yaslandım ve sözlerimin etkisini görmek için yüzlerine baktım. Hepsi büyülenmişti. Tabiatsu sözlerimi kafasında sindirmeye çalışıyor gibiydi. "Woaw bu çok etkileyiciydi, bunun üzerinde düşüneceğim. Seninle tanıştığıma çok mutlu oldum." dedi. Diğer masadakiler de Tabiatsu'yu onaylarcasına kafalarını salladılar. Mütevazı bir ifadeyle başımı öne eğdim.
"Çok özür diliyorum, şimdi gitmem gerekiyor. Sizlere iyi günler diliyorum." dedim ve kalktım.
Eve geldiğimde ilk işim Krzysztof Kieślowski'yi araştırmak oldu. Kendisi yönetmenmiş. Okuduğum yorumlara göre baya da iyi bi' yönetmenmiş. Ama o masadakilerin bu adamı itin götüne sokmak için programlanmış birer ninjaya dönüştüğüne eminim. Affet beni Krzysztof Kieślowski hakkını yedim.
Monteyn bilirkişi olarak sundu.
#np- Tame İmpala - Feels Like We Only Go Backwards
şarkı-kitap-dizi-film önerisi için;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Denemeydi Dostum.
HumorEğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Şaka lan şaka nereye okuyun işte. Buraya dikkat çeken bir şeyler yazmam gerektiğini söylediler. Yeterince dikkat çekti sanırım. Çekmedi mi? Bir gün çeker, her şey geçer.