Merhabalar sana, bu satırları okuyan kişi. Nasılsın? Gece yatarken sadece hoşlandığın kişiyi mi hayal ediyorsun yoksa hayatın zorlu kısımlarına geçtin mi? Umuyorum ki hoşlandığın kişiyi düşünme evresindesindir.
Az önce Wattpad bana bir mesaj attı. "Kitabını mizah ve rasgele kategorisine koymuşsun. Yanlış o, onu biz kısa hikayelere koyuyoruz." diye.
E kardeşim kısa hikaye mizah içerikli olamaz mı? Neyse. Madem kısa hikaye olarak kategorize oldu. O zaman biz de kısa hikaye deneriz bu sefer. Kısa hikayeyi biraz uzun ve gizemli bir hikaye olarak kurguluyorum. Kemerlerinizi bağladıysanız, çıkartın. Kemerle hikaye mi okunur. Hadi.
Poyrazlı bir bahar gününde rüzgar, Sırrı Peyda'nın Beşiktaş'a yukarıdan bakan özel bürosunun camlarına vuruyordu. Sırrı, masasında sinirli bir şekilde oturmuştu ve önünde duran, baskıdan yeni çıkmış olan şiir kitabını inceliyordu. Yaşamının en önemli kararını tam o anda aldı. O kızı, yani Aylin'i öldürecekti.
Aylardır bu konuyu düşünüyordu. Bir tür zihinsel satranç problemi gibiydi. Aylin Kurt'tan, sessizce kurtulma zorunluluğu duyduğu bir sırada, öylesine yaptığı planların tam anlamıyla mükemmelleşmesine kendisi de şaşmıştı. Başka şeyler düşündüğü bir sırada, bu bulmacayı da çözümlemişti denebilir.
Masanın biraz ötesinde bir kapı vardı. Sırrı, odada takılırken kapının vurulduğunu duydu.
"Evet" diye seslendi. İçeri giren Sırrı Peyda'nın sekreteriydi. "Aylin Hanım sizi görmek için hala bekliyor" dedi.
Sırrı Peyda saatine baktı ve saatin 19.05 olduğunu gördü. "Söyleyin ona, çok meşgulüm" diye söze başladı. Daha sonra," Hayır, resepsiyona uğrar, gitmeden önce bir dakika görürüm onu. O kıza gene kötü haberlerim var."
Sırrı'nın sekreter gülümsedi. "Saat 19.30'da Haşim Bey'le olan randevunuzu unutmayın. İyi geceler Sırrı Bey" diyerek kapıyı kapadı.
Sırrı Peyda elindeki kitabı incelemeye devam etti. Kitabın ismi "Eylül Akşamı" adında bir şiir kitabıydı.
Cebinden ufak bir şişe çıkardı. Bu şişe Türk Kahvelerinin yanında verilen çakıl taşlarının konulduğu şişeydi fakat bu sefer içinde küçük çocukları zehirleyen youtuberlardan daha tehlikeli bir sıvı vardı.
4 yıl önce BoyXBoy tarzında kitaplar yazan genç bir kız. Blue Whale oyuna katılmış ve oyunun son leveline geldiğinde hayatına son vermeye karar vermişti. Bu durum Sırrı Peyda için gerçekten çok tatsız olmuştu. Şans eseri, son anda kızın elinden Zakkum Suyunu almayı başarmıştı. Kız şu anda evliydi ve Avrupa'da yaşıyordu (Beylikdüzünde). Böylece zakkum suyunun nereden geldiğini bulmak mümkün olmayacaktı. Tamamen şansa kalmıştı.
Şişe onun kendi fikriydi. Genius bir buluştu. Şişeyi, parmaklarının arasında yuvarladı sonra saatine baktı. Saat 19.15'ti. Beşiktaş'ın ışıkları yanmaya başlıyordu. Peyda, masanın üzerinde duran kahverengi zarfı aldı, paltosuna doğru yürüdü ve dış ofise geçti.
Sağındaki ilk kapının camının üzerinde 14 sayısı vardı. Kapı kilitli değildi. Aceleyle içeri girdi. Birisinin kendisini görüp görmemesinin önemi yoktu, bunu biliyordu ama gene de görünmemesi daha güvenli olurdu.
Aylin taburesinin üzerinden fırlayıp kalkarak, Sırrı Peyda'ya doğru geldi. Peyda, dudaklarıyla gülümsedi fakat gözleri, kızı ilk kez görüyormuşçasına bakıyordu.
Çok da uzak olmayan bir tarihte Sırrı Peyda bu kadına, onun siyah gözlerini, daha da siyah olan saçlarını ve ağzını çok cazibeli bulmuştu. Ama o tarih çok gerilerde kalmıştı. Kızın öpücüğüne karşılık vermemek için kendini hissizleştirdi, ona öpücük vermesine gerek kalmadı. Kız durmuş, bakışlarını adamın yüzünde gezdiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Denemeydi Dostum.
MizahEğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Şaka lan şaka nereye okuyun işte. Buraya dikkat çeken bir şeyler yazmam gerektiğini söylediler. Yeterince dikkat çekti sanırım. Çekmedi mi? Bir gün çeker, her şey geçer.