Eşşek.

1K 111 36
                                    



Merhabeyn sevgili sevgililer ve yalnız insanlar. Gördüğünüz gibi sevgilileri insan yerine bile koymuyorum. Şaka bi' yana felsefi boyutta incelersek aslında çift dediğimiz sevgililer tek tek incelendiğinde baya yalnız insanlar. Neyse kendi kafamı ve sizin kafanızı çok bulandırmadan zamanında yaptığım bir trollüğü artılarıyla eksileriyle ele alacağım.

Kemerlerimizi bağladıysak bi' de arkaya Chuck Berry - Johnny B. Goode şarkısını açtıysak zaman yolculuğuna çıkabiliriz. Yıllar öncesine lise 2. sınıfa geri dönüyoruz. Sabahın ilk dersi fizik. Fizik dersinden nefret ediyorum. Fizik kitaplarımın üzerinde "ben ki senin için dünyaIarı yakacaktım. sen tutup beni yaktın nefretimsin." tarzı şeyler yazıyorum. Fizik nefretim beni daha genç yaşımda hayattan sıfır beklentisi kalmış, üçgen don ve atletle uzun yol yapan kamyoncu şoförüne dönüştürmeye başlamıştı. E durum böyle olunca ve o gün sabahlara kadar FİFA oynadığım için fizik dersinde her zamanki gibi uyumaktaydım. Derste uyuyanlar bilir, en güzel uykular her zaman o sıraların üzerinde uyunur. Ben rüyalardan rüyalara koşarken yanımdaki arkadaşımın omzumu kütürtmesiyle uyandım. Uyku sersemiyle "noluyo lağn" demeye kalmadan ağzımdaki salyanın masaya bir köprü gibi bağlaç görevini üstlendiğini farkettim. Profesyonel kiralık katil soğukkanlığıyla ağzımdaki salyanın masayla ilişkisini ellerimle kestim. Bütün sınıf acıyan ve küçümser gözlerle bana bakıyordu. Olaya anlam vermeye çalışırken Fizik hocasının: "Lan olm uyuyosun bari horlama be." sözleri anlam girişimleri sonuca bağlamış oldu. Fizik Hocası konuşmaya devam etti:

"Napıyosunuz olm siz. Taş mı taşıyorsunuz? Derste uyumanın mantığı nedir? Ben size ders anlatmasam da maaşım ödenir çocuklar. Ben bunları biliyorum, bana lazım değil bunlar. Müfredatın gerisindeyiz. Müfredatın baya gerisindeyiz. Gülecek bir şey varsa hep beraber gülelim. Parmak zaten öğretmenim demek. Yazık annenize babanıza, sizi okutmak için ne dertler çekiyorlar. Bari onlara saygı duyun. Hepiniz benim evladımsınız. Aileniz bana, eti senin kemiği benim dedi. Ben buradan hepinizin ne yaptığını görüyorum. Çocuklar bugün boğazım ağrıyor. Unutmayın çocuklar kopya çekerek beni kandırabilirsiniz ama kendinizi kandıramazsınız. Noldu arpanız fazla geldi herhalde. Sen önüne dön. Kendin dinlemiyorsun bari dinlemek isteyenlere engel olma. Ne sırıtıyosunuz diş macunu reklamındakiler gibi? Monteyn olm hadi bi elini yüzünü yıka gel."

Fizik Hocasının bütün öğretmen klişelerini tek nefeste söylemesi beni etkilemiş olsa da sınıfın ortasında beni rencide etmesi sosyopat genlerimi harekete geçirmişti. Onurumu ve bütün saygınlığımı geri kazanmam gerekiyordu. İntikam yakındı.

Yanımda oturan sıra arkadaşım (Piç Ferhat) hocaya gülerek; "Hocam ne taş taşıması sabaha kadar FİFA oynamıştır heheheh." diyerek beni komple bitirmeye çalışsa da farkında olmadan bana intikam alma ortasını açmıştı. Fizik Hocası "Ne FİFA'sı bu?" diye sordu. Hemen cin bi' trollük yapmalıydım ve özsaygımı kazanmalıydım. Aldım elime sazı.

"Hocam ben Beşiktaş'ın alt yapısında futbolcuyum. Aynı zamanda Milli Takımda oynuyorum. Dün İsviçre'de turnuva vardı. Zurih'ten geldim sabah, gelir gelmez yoklamadan kalmayayım diye okula geldim. O yüzden yorgun ve halsizim. Kusura bakmayın." dedim. Hocanın gözler far görmüş tavşan gibi açıldı. Fizik Hocasının futbol hastası olduğunu hatta altyapı maçlarına kadar takip ettiğini nereden bilebilirdim ki?

"Hadi ya. Sen kaç yaş milli takımındasın? Ben seni hiç görmedim. Yeni mi oldu? Hiç bilmiyodum? Harikaymış" gibi sorularından ivedilikle ve şans eseri hasarsız atlattım. Öğrencisinin milli futbolcu olması sevinci yüzünden okunan hocamız, beni dersin ortasında alıp kendisinin öğle aralarında şekerleme yaptığı odasına götürdü. "Sen dinlen o zaman koçum. Yoklamayı falan merak etme ben hallederim." dedi ve beni odada uyumam için bıraktı. Onurumu, saygınlığımı ve intikamımı aldığım için mutluydum. Bunlar için ödüllendirilmiştim bile. Daha sonrasını düşünmeden orada uyudum ve inanın uyuduğum en iyi uykulardan biriydi.

Tabi işler çığırından çıkmaya başladı. Tenefüste ve fizik derslerinde hoca beni yanına çağırıyor, Türkiye'de futbolun neden gelişmediğinden ve altyapı sorunlarına kadar konuşuyorduk. Sırf yalanım ortaya çıkmasın diye okuldan kalan boş zamanlarımda futbol programları izliyor ve futbol üzerine makaleler takip ediyordum. Orada izlediğim ve okuduğum bilgileri sonra hocaya satıyordum. Beşiktaş'ın altyapılarının nerelerde olduğunu ve hatta bilgi sahibi olmak için altyapıda oynayan çocukların isimlerini bulup facebooktan arkadaş oluyordum. O kadar ki altyapıya transfer olan veya yeni gelen çocuklar "bir sürü ortak arkadaşımız var tanıdık herhalde." diye beni ekliyordu. Onları facebooktan takip etmek de çok keyifliydi. Durmadan yurtdışına maçlara gidiyorlar, yiyip içip top oynuyorlardı. İmreniyordum yalan yok. Okulda veli toplantı olduğu gün facebook'tan bi' mesaj geldi. Mesajı atan Beşiktaş altyapıdan Muhammed: "Merhaba usta. Biz arkadaşlarla merak ediyoruz. Sen kimsin acaba?" Baktım olacak gibi değil. Muhammed'e anlattım bütün olan biteni. Muhammed baya güldü bu olaya. "Abi bi gün gel antremana beraber foto falan da atarız facebooka" dedi. Şansıma Muhammed çok kral çocuk çıktı. Artık altyapının içinden de adamım vardı. Sırtım yere gelmeden atlatırım bu dönemi derken, babam hışımla içeri daldı. "Monteyn veli toplantından geliyorum konuşmamız lazım." dedi. "Lan acaba hangi pisliğimi söyledi hocalar?" düşüncesiyle ama bunu belli etmeden "Konuşalım baba." dedim.

Babamın "Sen ne zamandan beri milli takımda oynuyosun lan?" demesiyle bi' ferahlama geldi. Oh bari konu buymuş, ben başka bi' pislik çıkıcak sanmıştım. Ama bi' dakika bu kusursuz yalan ortaya nasıl çıkmış olmalıydı. "Nasıl oldu bu baba?" dedim.

"Ne nasıl oldu lan. Toplantının ortasında Fizik Hocanız Monteyn'nin ebeveynleri burada mı acil görüşmem gerek deyip. Aldı götürdü beni. Oğlunuzun dersleri fena değil ama futbola yönelmesi herkes için çok iyi olacak. Bu seviyede futbol kültürüne sahip bir milli futbolcunun tüm ülkeye ihtiyacı var. Kendisiyle konuşuyorum futbola ara vermek istiyormuş. Lütfen buna karşı çıkın."

"Eeee sen ne dedin baba?"

"Ne dicem, bizim çocuk halısaha maça bile gitmez. Milli konusunu tam anlayamadım. Dedim."

"Eeee o ne dedi baba?"

"Tamam beyfendi ufak bi' yanlış anlaşılma olmuş. kusura bakmayın. Toplantıya geri dönebilirsiniz. Dedi."

"Ahahaha baba fizik hocası çok kafa adamdır. Sana şaka yapmak istemiş. Okula gideyim kesin anlatacak bunu bana ahahaha bizim fizikçi ya." gibi bi' söylemle olayı geçiştirmeye çalıştım. Babamın "Bu nasıl okul mınacoim." demesiyle olayın babam için çözüldüğünü anladım. Okula gittiğimde Fizik Hocası gözlerini benden kaçıyordu. Bana küsmüştü. Olayın Fizikçinin bana küsmesiyle her ikimiz için de çözüldüğünü anladım. Fakat yanlış bir anlaşılma olmuş. Çünkü Fizik Hocam benim küçük şakamı kaldıramayıp beni tam 3 sene boyunca fizikten bıraktı. "Eee sen fizik yapamadığın için kalmışsındır." diyenler olabilir onlara da şu an fizik ağırlıklı bir mühendislikte okuduğum gerçeğini göz önüne sermek isterim.

"İyi güzel de Monteyn bu trollüğün artılarını ve eksilerini ele alacaktın seni dümdüz etmişler. Burada artı bi' nokta göremiyoruz." Diyebilirsiniz. Burada sözünüzü balla kesiyorum. Altyapıdaki arkadaşım Muhammed'le o gün bugündür görüşüyoruz. Liseden sonra Beşiktaş'tan Fransa'da bi takıma transfer oldu. Sonra futbolu bırakıp, undergroud rap albümü yaptı kendine. Az önce Fransa'ya çağırdı beni. "Gel kanka takılah" dedi. Gidicem bu yaz yanına.

Bu hikayemden kıssa'dan hisse şu: "Etme eşekle muhabbet küstürürsün. Silme cam kırığıyla götünü, kestirirsin."

Serin kalın dostlar.

Monteyn nostaljiyle sundu.

İnstagram: gozluklubeyefendi

youtube:musfikseyler  

İyi Denemeydi Dostum.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin