2. Bölüm

18.3K 1.1K 243
                                    

Drako; Samuel'in yakasına yapışmış olmasını umursamadan, "Doğuramaz!" dedi. Yüzü ve sesi, ona yakışmayacak kadar ciddiydi.

"Ne?"

"Doğuramaz, dedim. Doğurması için bir buçuk ay daha geçmesi gerekiyor!"

"Kendine gel ahmak!" diye bağıran Samuel, Drako'yu ileri geri salladı. "Sana, 'Karın doğruyor!' diyorum!"

Drako sabit bir sesle, "Mümkün değil!" dedi.  

Drako'nun garip sakinliği karşısında iyice çıldıran Samuel, "Seni hergele!..." diye başlamıştı ki evin derinlerinden gelen bir kadın çığlığı devam etmesine engel oldu. 

Drako, şokla irileşen gözlerindeki dehşete düşmüş ifadeyle başını yavaşça Milton'ın hala önünde durduğu kapıya çevirdi. Onun için sanki zaman durmuş, Caroline'ın yükselen çığlığı dışında her şey olduğu gibi kalmıştı. Ve içinden yükselen itiraz dolu homurtuları dile getiremeden karısının acı dolu sesi geri çekilmişti. 

Tanrı aşkına! Nasıl doğururdu? Nasıl doğurabilirdi? Evet, Caroline Drako'nun bugüne kadar gördüğü tüm hamile kadınlardan daha çok doğuma hazır görünebilirdi. Ama yine de doğuramazdı! Bu mümkün değildi! Bebek daha ancak yedi aylık olmuştu. Ya da belki yedi buçuk... Bebeklerin dokuz ayı geçtikten sonra doğmaları gerekmez miydi? Bu durumda Caroline'ın az önceki çığlığı ortada bir sorun olduğunun apaçık göstergesiydi.

"Yüce Tanrım!" diye mırıldandı.

Drako'nun dehşet dolu sesi ve neredeyse yeşile dönen suratı karşısında Samuel, ellerini onun boynundan alelacele çekti. Buna rağmen kardeşinin rengi düzelmedi; hatta suratı daha da hastalıklı bir görünüme büründü. 

"Stone?..." diye bağırdı Samuel. Cevap vermeyince yeniden, "Stone!..." dedi. Kardeşi inatla boş boş bakmaya devam edince, bu kez, "Drako!" diye bağırdı.

Drako, kurulmuş bir makine kadar mekanik bir biçimde dönerek Samuel'e baktı.

"Caroline..." Yutkundu. "Doğuruyor!..."

Sesi kabus gören birinin korkularıyla doluydu.

"Hey Tanrım! İki saattir sana ne anlatıyorum?"

Rengi yavaşça yerine gelmeye başlayan Drako, "Ne zaman bitecek?" diye sordu.

"Ne?"

"Doğum... Ne zaman bitecek?"

Bu garip soru karşısında şaşıran Samuel, "Ben nereden bileyim!" dedi. "Bunun saati mi olur?"

Drako panikle, "Her şeyin saati olur. Bunun da olmalı!" dedi. 

"Ama yok!"

Drako; bir iki adım sağa, sonra bir iki adım sola gittikten sonra, birden durdu. Ve gözlerini sanki aklına her şeyi değiştirebilecek bir fikir gelmiş gibi Samuel'e dikti. 

Onun bakışlarından tedirgin olan Samuel, "Ne?..." diye sordu. 

"Senin iki çocuğun var. Sen söyle! Doğum ne kadar sürer? Sen bilirsin."

"Çocuklarımın ikiz olduğunu sana hatırlatabilir miyim acaba?" diye sordu Samuel tane tane. "Ayrıca Mathilda birkaç saatte doğumu tamamlayacak kadar şanslıydı."

Drako'nun rengi yeniden değişmeye başlarken, "Tanrım!" diye inledi; fakat yakarışı, Caroline'ın yeniden yükselen sesi yüzünden duyulmadı.

Drako çaresizce, "Yani birkaç saat daha bu acıyı mı çekecek?" diye sordu.

Samuel ona küçümseyen gözlerle baktı. 

"Düşes dün geceden beri doğum sancısı çekiyor."

KADER BAĞLAYINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin