Dominic, aldığı darbeyle sendeleyerek birkaç adım geriye gitti. Drako, onun durumundan faydalanıp, ikinci yumruğu çenesine indirdiğinde; arkasındaki sandalyeye çarptı. Tam kendini toparlayıp doğrulmuştu ki üçüncü yumruğu da karın boşluğuna yiyerek iki büklüm oldu.
"Seni uyarmıştım!" diye homurdandı Drako. "Sana... O koca çeneni kapatmanı söylemiştim!"
Dominic, yavaşça doğrulurken; bir taraftan da elinin tersiyle dudağını siliyordu. Başparmağına bulaşan kanı görünce, gözlerini yavaşça Drako'ya çevirdi. Öfkenin koca vücuduna dalga dalga yayıldığını Hall evinin giriş salonundaki herkes an be an izledi.
Ama ne o ne de Drako etraflarında toplanan ve kimi çığlık atan insanların farkındaydı. Her ikisinin de içinde aylardır çoğalıp duran kin ve nefret, durdurulamaz bir öfkeyle kendini açığa çıkarıyordu.
Bu yüzden, Elizabeth'in "Dominic!" diye bağırırken titreyen sesi; havada faydasız bir çabayla yankılanmış oldu.
Dominic, gözlerinde kötücül bir ışık parlarken, "Bana vurmak hayatında yaptığın en akıllıca hareketti." dedi Drako'ya. "Şimdi seni rahatlıkla öldürebilirim!"
Bedeni gerilip kavgaya hazırlanır, Drako da ona karşılık vermek için duruşunu sabitlerken; bu kez Lawson araya girmeyi denedi.
"Lütfen sakin olun!"
İki erkek değil onu dinlemek, duymadı bile.
Dominic; iri yumruklarını sıkarak Drako'ya yaklaştı.
"Seni öldürmek bana büyük bir keyif verecek!"
Kayın biraderinin kocaman gövdesini alaycı bir bakışla süzen Drako dudağını büktü.
"Çok korktum!" Sonra o da ellerini yumruk yaparak, bacaklarını ayırdı. "Gel bakalım evlat!..."
Dominic, hızla Drako'nun üstüne giderken etraf kadın çığlıklarıyla inledi.
Drako, Dominic'in ilk yumruğundan kaçmayı başardı; ama ikincisinden... Kendine gelmek için başını iki yana sallarken, adamın gülle gibi yumrukları olduğunu düşünüyordu.
Birbirlerinin etrafında hızlıca bir tur atıp yeniden karşı karşıya durduklarında, bu kez Drako atılıp Dominic'e vurmaya çalıştı. Dominic, hızlı bir hareketle onun hamlesine engel oldu ve hemen Drako'nun karnına esaslı bir yumruk indirdi. Soluğu kesilen Drako karnını tutarak inledi.
Yeniden doğru düzgün nefes almayı başarıp doğrulduğunda, Dominic Hall otuz iki dişiyle sırıtıyordu.
"Seninle işim bittiğinde, kalanlarını yerden kazıyacaklar!"
"Çok konuşuyorsun!" dedi Drako, hızla atılıp Dominic'in suratına bir darbe indirmeden önce. "Az laf, çok iş!"
Rakibinin yumruğuyla öfkesi katlanan Dominic, kükreyerek ileri atıldı. Bir kasırga şiddetiyle yumruğunu kaldırmıştı ki kocaman bir el araya girdi.
"Ne yapıyorsunuz? Aklınızı mı kaçırdınız?
Her iki erkek de dönüp öfkeyle yeni gelene baktılar.
"Çık aradan!"
"Saçmalamazsanız çıkarım!"
"İşime engel oluyorsunuz Bay Bolton!"
Samuel kaşını kaldırdı. "Sizinle bir toplantımız vardı lordum." dedi Dominic'e.
"Önce ekselanslarını öldüreyim, sonra toplantıya geçeriz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...