"Bu gerçek olamaz!"
"Tanrı şahidimdir ki gerçek!"
Elizabeth başını iki yana salladı.
"Sana böyle bir teklifle geldiğine inanamıyorum!"
"İnansan iyi edersin!"
"Bu durumda..." Elizabeth'in dudaklarında çapkınca bir gülüş belirdi. "Sanırım seni yatağa atmak için sabırsızlanıyor!" Arkadaşının kızaran yüzüne bakarak, kahkaha atarken, "Utanmana gerek yok!" dedi. "Hatta, bana kalırsa, bu kadar hevesli olmasından gurur duymalısın!"
"O zaman sevgili arkadaşım, rahatlıkla sana bundan gurur duymadığımı itiraf edebilirim."
"Ama neden? Belli ki seni çok seviyor!"
"Beni değil, bedenimi seviyor!"
"Sizin durumunuzda ikisi de aynı!" diyerek ısrar etti Elizabeth.
"Bence değil! Bence o, artık aklıyla değil, başka bir organıyla düşünüyor."
Elizabeth sırıttı.
"Ama o organ önemli!"
"Elizabeth!..."
Omzunu silkerken, "Ne var? Doğruyu söylüyorum." dedi Elizabeth. Sonra gözlerinde şeytanca bir ışıltı belirdi. "Hem düşünsene... O kadar tecrübeyle kim bilir..."
"Ah! Kes şunu! Devamını duymak istemiyorum!"
O duymak istemese de Elizabeth devam etti: "Kim bilir seni ne kadar mutlu eder!"
"Onun başka kadınlarla kazandığı tecrübeleri istemiyorum! Aslında başka bir kadınla yatmadığını bilsem, inan daha mutlu olurdum."
Kaşları çatılan Elizabeth, "Başka bir kadınla yatmadığını biliyorsun." dedi.
"Yani... Benden önceki kadınları kastediyorum."
"Bence saçmalıyorsun! O zaman tam bir acemi olurdu."
"Olsun... Benim acemim olurdu. Sadece benim! Birlikte bir şeyler öğrenebilirdik."
Elizabeth bir leydiye yakışmayacak şekilde ıslık çaldı.
"Ooo!... Senin bir erkeğe karşı bu kadar kıskanç ve sahiplenici olacağını kim tahmin edebilirdi ki?..."
"Ben kıskanç değilim!"
Elizabeth arkadaşının protestosuna aldırmadan, kapıdan kucağında bebekle içeri giren kadına seslendi:
"Ne dersin Caroline? Sence de Carol kıskanç değil mi?"
Caroline, kızının göğsüne yaslanmış başını sıvazlarken, "Bu konuda fikir yürütebileceğimi sanmıyorum." diyerek düşüncesini açıklamış oldu. "Ama Bay Lawson, olur da yanlış bir hareket yapacak olursa, onun yerinde olmak istemezdim doğrusu."
Carol kollarını göğsünün üstünde kavuşturdu.
"Çok komik!"
Caroline, Elizabeth'in özel oturma odasında arkadaşlarının karşısındaki koltuğa yerleşti. Elizabeth; ona da bir fincan çay doldurduktan sonra, her zamanki gibi, uzanıp Caroline'ın kucağından bebeği alıverdi.
Caroline gülümsedi. Elizabeth'in ikizlere olan düşkünlüğü, onu tarifi imkansız derecede mutlu ediyordu. Bir gün Elizabeth'in de çocukları olacağını ve kendininkiler ve onunkiler büyüdüğünde çok iyi arkadaş olacaklarını ümit ediyordu. Böylece kendi arkadaşlıkları, bir kez daha perçinlenmiş olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...