Drako, "Daha çok gülmeli!" diye düşündü.
Caroline'ın gülüşü o kadar güzeldi ki bunu diğer insanlarla paylaşmaması günah sayılırdı. Sadece gülüşü değil; kendi de güzeldi ve Drako gün geçtikçe onu daha da güzel buluyordu. Garipti belki; ama gerçekten Caroline gün geçtikçe sanki daha bir güzelleşiyordu. Aslında Drako bundan emindi; çünkü dün de bugün de, hele bugün, onun yüzünde, bedeninde kusur bulmaya çalışmıştı; kasıtlı olarak çalışmıştı. Ne var ki karısında "kusur"a dair en ufak bir şey bulamamıştı.
Oysa geçmişte, en beğendiği kadınlarda bile beğenmediği bir yan görmekte hiç zorlanmamıştı. Sadece, hevesi geçinceye kadar, bu yanı görmezden gelmeyi tercih etmişti, o kadar.
Öğleden beri, "Caroline'ın o kadınlardan farkı ne?" diye kendi kedine sorup duruyordu. "Farkı ne ki onu benzerleri gibi göremiyorum?"
Şu ana kadar bu sorunun yanıtını bulamamıştı; ama tam da şu anda, Caroline'ın mağrur bir biçimde havaya kaldırdığı çenesine bakarken, gerçeğe en yakın sonuca ulaşıverdi: O, Drako Stone, Caroline Stone'a hayrandı! Karısına hayrandı! Onun sabrına, gururuna ve bir leydiden daha leydi olan tavırlarına hayrandı!
Bakışları Caroline'ın güzel yüzünden aşağı kaydı. Yalan söyleyecek bir şey yoktu: Göğüslerine de hayrandı. İki büyük, mükemmel küreye benzeyen göğüslerine. Üstelik yandan, önden olduğundan bile daha çarpıcı görünüyorlardı. Caroline ne kadar saklamaya çalışırsa çalışsın; Drako, yakında onların tamamen serbest kaldığında nasıl göründüğünü öğrenmiş olacaktı. En azından... En azından dün geceki öpücüğün ardından bugün yarın öğrenmiş olacağını farz etmişti..
"Lanet olsun!" diye düşündü. "Lanet! Lanet! Lanet!..."
Tam önünde dikilen Sebastian'a öfkeyle baktı. Onun o fazla çalışan kafasına bir tane patlatsa ne güzel olurdu! Tanrı'nın cezası, her zaman ahkam kesmeyi seven biri olmuştu ve kahretsin ki vardığı yargılar çoğunlukla doğru olurdu. Üstelik kuzeninin bir dük olmasının bu durumla hiç ilgisi yoktu.
"Ama bu kez yanılıyor!" diye isyan etti. "Yanılıyor olmalı! Ben Caroline'a aşık değilim! Kimseye aşık değilim! Olamam!"
Basit bir kıskançlığı, "aşk" olarak nitelemek saçmalıktı! Daha saçma olansa, bir kadını önemsediği için ona aşık olması gerektiğinin düşünülmesiydi.
"Saçmalık!"
Homurtusu, gürültüde kayboldu.
Yan gözle Caroline'a baktı tekrar. Ve sanki karısı da bakışlarını hissetmiş gibi ona dönüverdi. Yeşil gözleri, Drako'nun donup buz kesmesini ister gibi soğuk bir ışıltıyla parlıyordu. Dümdüz önüne dönmeden önce kocasına bakışı, hem lütfeder hem de aşağılar gibiydi.
Drako hiç alınmadı; çünkü bu tavrı hak ettiğini biliyordu. Sonuna kadar hak etmişti!
Kadınlarla yirmi yıldan uzun mazisinde, hiçbir zaman Caroline'la ilişkisinde olduğu kadar kararsız ve ahmak biri gibi davrandığını hatırlamıyordu ve kendini hiçbir zaman bu kadar kararsız ve ahmak biri gibi hissettiğini de.
"kadın" denildiğinde gittiği yolları tekrar tekrar dönmüş bir adamdı, ama az önce karısıyla aralarındaki inanılmaz çekimi nasıl boş yere heba ettiğini biri fark etmiş olsa; ona, muhtemelen, yeniden yola çıkmasını söylerdi.
Davranışının acemiliğinin ve berbatlığının tek hafifletici sebebi şaşkın olmasıydı, hem de çok şaşkın!
Bakışları tekrar Sebastian'ın ensesine kilitlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...