"Onlar benim birer parçam, farkındasın değil mi?"
Caroline, başını kocasının gözleriyle karşılaşacak kadar kaldırdı. Dudaklarında çapkın bir gülümsemeyle, "Farkındayım." diye yanıt verdi.
"Ama bu sizi engeller gibi görünmüyor ekselansları."
Drako, çenesini kendi göğsüne doğru indirerek bedenine hak iddia eder gibi uzanmış karısına alaycı bir bakış atmıştı.
Caroline, bu bakış karşısında gözlerine yerleşen tatminkar pırıltıların farkında olmadan kocasının göğsündeki tüyleri parmaklarının ucuyla yeniden çekiştirdi.
"Sarışın erkeklerde tüylerin az olmasıyla ilgili bir kural var sanırdım." diye fısıldadı.
Kocası, kahredici bir kusursuzlukla tek kaşını kaldırdığında ise, ona hayran hayran bakmaktan kendini alamadı.
"Birlikte olduğun tek erkek ben olduğuma göre bu bilgiyi nereden edindiğini sormalı mıyım ekselansları?"
Drako; sormaması gerektiğini, Caroline'ın göğsündeki tüylere biraz daha asılmasıyla anlamış oldu.
Caroline, erkeğin gülmeyle inleme arasında çıkardığı ses karşısında derin bir tatmin hissetti. Hatta bu tatmin hissi sesine bile yansıdı:
"Çok küstahsınız ekselansları! Kadınların da artık okuma yazma öğrenebildiği bir çağda yaşadığımızı size hatırlatabilir miyim? Ayrıca..." İşaret parmağının ucuyla kocasının göğsünde ufak bir daire çizdi. "Bizim duyma yetimiz, tür olarak, sizinkinden daha üstün! Ve biz, bu tür şeyleri duyarız."
Sesi de en az hareketi kadar baştan çıkarıcıydı.
Drako, gözlerini tavana doğru kaldırdı.
"Tanrı kendini erkeklerden üstün sayan kadınlardan bizi korusun!"
"Kendimi senden üstün saymıyorum; sadece senden bir eksiğim olduğunu düşünmüyorum."
Caroline'ın kibirli ifadesi, bir saniye sonrasında, geniş yatakta hızla yuvarlanıp onu altına alıveren kocası yüzünden yerle bir olmuştu.
Drako, Caroline'ın şaşkınlık dolu çığlığını gürültülü bir kahkahayla karşıladı ve vakit kaybetmeden bedeninin altını karısınınkine bastırdı.
"Emin misin?"
Gözleri kocaman olan Caroline, "Fi... Fiziksel özellikleri kastetmemiştim!" diye itiraz etti.
Drako'nun, "Hadi ama! Şimdi oyunbozanlık yapamazsın Caro!" diyen sesi, gerçekten de karısını bir oyuna davet eder gibiydi. Yüzünü Caroline'ın şaşkınlık ve bir başka duyguyla kızarmış yanaklarına doğru eğdi. Dudakları, onun narin kulağına fısıldadı:
"İstersen, eksiğini tamamlayabilirim!"
Ah! Sesi, nefesi, bedeni... Hepsi, hepsi öylesine baştan çıkarıcıydı ki!
Caroline'ın bir yanı ona, "Canın cehenneme!" demek istiyordu. "Canın cehenneme!"
Bir erkeğin bir kadını, o kadının zayıflığını kullanarak yönlendirmesi bir çeşit tacizden başka bir şey değildi. Caroline, belki Carol gibi erkekler hakkında garip fikirlere sahip değildi. Her kötülüğün kaynağı olarak onları görmüyordu. Yine de bu, Drako'nun üzerinde cazibesini kullanarak hakimiyet kurmasını kabul edeceği anlamına gelmezdi. Birkaç saat önce olsa, birkaç gün önce olsa... Kabul etmezdi de.
Fakat o, artık, evlilik yatağının sıcaklığını tatmış bir kadındı. Ve artık biliyordu ki bu sıcaklık, sadece çıplak bedenlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıyordu. Evet; bedenler önemliydi, çıplaklık da öyle ve dokunuşlar ve tabii öpüşler... Hele onlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...