Ne demişti İsabella St. James?
"Yeni bir elbise, bir kadına kendini daima iyi hissettirir!"
Ve... Carol'ı son hazırlıkları için yalnız bıraktıktan sonra nasıl olup da düşesin atölyesindeki uzun, varaklı boy aynasının önünde kuytu orman yeşili bir elbiseyle dikildiğini hala anlayamamış olan Caroline, ufak bir baş hareketiyle düşesi onaylamıştı.
"Güzel bir elbise, daha da iyi hissettirir!"
"Ama..." diyerek, düşesin cümlesinin devamını getirmişti Bayan Mathilda. "Hiçbir şey, yeni ve güzel bir elbisenin bir kadının bedenine hissettirdikleriyle kıyaslanamaz!" Sonra bir an durmuş, "Şey..." demişti. "Yani... Belki de kıyaslanacak bir iki şey olabilir, hatta daha..."
"Mathilda!"
"Tamam, tamam! Sadece kastettiğim..."
İsabella gözlerini devirmiş; ardından imalı bir sesle, "Senin ne kastedebileceğini hepimiz biliyoruz." demişti.
Mathilda, ağzının içinde bir şeyler homurdanmış ve kollarını küskünce göğsünün üstünde kavuşturarak başını pencereye doğru çevirmişti.
Senelerdir bu iki kadını yakından gözlemlemiş olan Caroline, Bayan Mathilda'nın birkaç dakika geçmeden düşesle yeniden konuşmaya başlayacağını bilmenin rahatlığıyla aynaya dönmüştü.
Bakışları, elbiseyi yeni bir hayranlıkla süzerken aynada düşesin gülen gözleriyle karşılaşmış ve söz konusu moda olduğunda bir deha sayılabilecek bu güzel kadın, "Demek beğendin?" diyerek Caroline'ın gözlerine yansıyan duygularından emin olmak istemişti.
"Şahane!" demişti takdir dolu bir sesle Caroline. "Gerçi siz ne tasarlasanız şahane oluyor."
"Ihım!... Hım!..."
Gözleri hızla boğazını temizleyen diğer kadına kayan Caroline, mahcubiyetle, "Tabii siz de Bayan Mathilda." diye eklemişti.
Ufacık şeylerden bile mutlu olmayı başaran nadir kadınlardan biri olan Bayan Mathilda hemen gülümsemiş ve "Teşekkür ederim ekselansları." diye karşılık vermişti. Sonra da arkadaşına küskünlüğü yeniden aklına gelmiş ve başını yeniden pencereye doğru çevirmişti.
Bu tatlı kadının davranışı Caroline'ın kahkaha atmak istemesine neden olmuş; ama onu kırabileceği düşüncesi kendini denetlemesi için yeterli olmuştu.
Gözleri bir kez daha aynaya kayan Caroline, o anda kendini başka bir kadına bakıyor gibi hissetmişti. Bir yıldan uzun süredir hep siyahla sarmalanmış gördüğü bedeninin üzerinden kayarcasına inen ipek, saten karışımı kumaş; ona artık dolabının yenilemesi gerektiğini hatırlatmıştı.
Yas süresi sona ermişti. İkiyüzlülük yapmak istemiyordu. Kendini babasının öldüğü ilk günlerdeki kadar yoksun ve yaslı hissetmiyordu. Elbette onu hep sevecekti ve elbette anısı kalbindeki en özel köşede özenle korunacaktı; ama bundan sonra sevgili babasını yaşatmanın en güzel yolu onu kızlarına anlatarak olacaktı. İkizlerin, yaşasaydı, dedelerinin onları sevgisiyle ne kadar şımartacağını anlamalarını sağlayacaktı. Ama bugün...
Bugün yola devam etme vaktiydi.
Gülümseyerek eserini izleyen Warwall Düşesi'ne dönerek, "Elbise gerçekten çok güzel!" demişti.
"Beğenmene sevindim." demeden önce düşesin gülümsemesi genişlemişti.
Onun herkes için kıyafet tasarlamadığını, tasarlasa da bunu Bayan Mathilda'nın isminin ardına gizlenerek yaptığını bilen Caroline, "Sormamın sakıncası yoksa, elbise kimin için hazırlandı ekselansları?" demişti. "Oldukça özel biri olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...