Ne bu dünyada ne de bir başkasında; bir gün, herhangi bir gün, Drako'dan nefret edeceğini söyleseler; onlara gülüp geçerdi.
Yok, hayır! Sadece gülüp geçmez; adama duyduğu hislerin güçlülüğüyle alay eden bu yorum karşısında, kendini tutamayıp şiddete başvurabilirdi. Ama şimdi...
Şimdi Drako'dan nefret ettiğinden adı kadar emindi. Bu yüzden, "Seni... Seni..." diye başladı.
Dağarcığındaki bütün kötü sözcüklerle devam edebileceği cümlesi, "Leydim..." diyen sesle bölünmüş oldu.
Elizabeth; hışımla döndü ve ters bir sesle, "Ne var?" diye sordu.
Sarah, ikizlerin dadısı, bir adım geriledi. Kontesi daha önce hiç bu kadar sinirli görmemişti. Birkaç haftadır yaşadıkları bu evde; Hall kontesinin her zaman gülen, canayakın yüzüyle karşılaşmıştı. Şu an mavi gözleri öfkeyle yanan kadın, onun gün yüzü görmemiş kötücül yanı gibiydi.
Ekselansları Stoneville Düşesinden sonra, Hall kontesi de bunca yıldır Sarah'ın soylularla ilgili bildiklerini yerle bir edecek kadar alçakgönüllü bir biçimde çalışanlarına yaklaşıyordu. Emirlerini, ricaya dönüştürüyor; kızgınlıklarını çoğunlukla dudaklarını sımsıkı birbirine bastırarak yansıtıyordu.
İşte bu yüzden kontesin gerilmiş yüz hatları ve hırçın sesi karşısında şaşkınlığa kapılmış olan Sarah; aynı zamanda kendini oldukça tedirgin hissediyordu.
Elizabeth; dadının değişen yüzünü hemen fark etmişti. Zaten korku ve çekingenlik hissedilmeyecek duygular değildi.
Elizabeth; içindeki öfkenin ve hayal kırıklığının bu kadınla hiç ilgisi olmadığını düşünerek derin bir pişmanlık duydu. İçi, karmakarışık hisleri yüzünden fokur fokur kaynarken; yüzüne daha sabit, daha yumuşak bir ifade kondurmaya çalışarak, "Ne oldu Sarah?" diye sordu sakin bir sesle.
"Şey... Leydi Victoria'nın banyo işi bitti ve... ve kendisi uykuya daldı. Be... Ben de Leydi Elizabeth'i almak için gelmiştim." Tedirginlikle bakışlarını yere indirdi. "Sizi bu yüzden ra... rahatsız ettim..."
"Rahatsız etmedin. Fakat Elizabeth uydu."
Sarah, o ana kadar sessiz kalan dükün kollarında uyuyan bebeğe bakmakla yetindi ve Stoneville Dükü, onu uzatarak, "Alın!" deyinceye kadar da yerinden kımıldamadı.
Minik Elizabeth, babasının kollarından ayrıldığını fark etmeden sessiz uykusuna devam etti. Sarah, dükün karşısında hafifçe dizlerini kırıp, "Ekselansları..." diye selam verdi. Sonra da merdivenlere yöneldi.
"Ekselanslarına onu aşağıda beklediğimi söyle!"
Sarah, başını çevirip düke baktı. Sonra gözlerini hızla Elizabeth'e çevirdi.
Kadınları kısılmış gözlerle izleyen Drako; onların arasındaki sözsüz iletişimde hissettiği gerilim yüzünden ortada bir şeyler döndüğünü düşündü. Ve, "Sorun ne?" diye sordu.
Elizabeth; Drako'ya cevap vermeden, hatta ona dönmeden önce, "Sen gidebilirsin Sarah." diyerek, dadıya izin verdi.
Sarah tekrar dizlerini kırdı; sonra dönüp, kucağında mışıl mışıl uyuyan bebekle, merdivenleri çıkmaya başladı.
Elizabeth, yavaşça bakışlarını dadının sırtından ayırıp Drako'ya çevirdi.
"Sen!" diye tısladı. "Hatırlamıyorum, derken ne demek istedin?"
Drako; karşısındaki öfkeli kadına cevap verip vermemekte yaşadığı bir anlık kararsızlığın ardından, "Sence ne demek istemiş olabilirim?" diye sordu alaycı bir tavırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...