29. Bölüm (3. Kısım)

9.9K 704 73
                                    

"Burası çok soğuk!" diye şikayet etti Caroline.

"Ben seni ısıtırım, dedim ya hayatım!"

Caroline, Drako'nun kulağına, "Tanrı aşkına sus! Burada yalnız olmadığımızı görmüyor musun?" diye tısladı; ama bunu yaparken yüzünde sevimli bir gülümsemeyle onların gelişini meraklı gözlerle izleyen balkondaki leydilere bakıyordu.

"Hanımlar... Ne kadar güzel bir gece öyle değil mi? Ay, yıldızlar... Ve insanı içerideki yoğunluktan kurtaracak, duyularını açacak muhteşem serinlik!..."

Serinlemekten çok muhtemelen gecenin dedikodusunu yapmak amacıyla balkona çıkmış olan üç kadın; Drako'nun parlak gülümsemesi karşısında, kekeleyerek de olsa, "Ekselansları..." demeyi başararak hemen reverans yaptılar.

"Sizinle burada bir arada olmayı çok isterdik; ancak düşesim biraz dolaşmak istiyor."

Drako; Caroline'a dönüp, "Öyle değil mi hayatım?" diye sordu ve karısının ağzını açmasına bile fırsat vermeden bir dükle, Drako Stone gibi bir dükle, muhatap olmanın yarattığı şaşkınlıkla bir parça baygın bakan kadınlara, "Şimdi bize izin verirseniz, gitmeliyiz." dedi.

Dükün nezaketi kadınların suratlarına aptalca bir sırıtış yerleşmesine neden oldu. Nihayet içlerinden biri, "E... elbette ekselansları!..." diyerek karşılık verebildi.

"Ne?... Ne yapıyorsun?" diye fısıldadı Caroline. Gerçi sesi bir parça daha yüksek çıkmış olsa geride bıraktıkları leydiler onun rahatlıkla cırladığını söyleyebilirlerdi.

Caroline; elinden tutarak onu peşinden gitmeye zorlayan kocasına öfkeyle bakarken tökezlememeye, bir taraftan da arkalarından yükselen iç geçirmeleri ve kıkırdamaları duymamaya çalışıyordu.

"Drako!"

Bu kez sesi biraz daha yüksek çıkan karısına, "Seni yalnız kalabileceğimiz bir yere götürüyorum sevgilim." diye karşılık verdi Drako.

"Tanrım!" diyerek inledi Caroline. "Şimdi yarın herkes bizim dedikodumuzu yapacak!"

Drako; binanın arka cephesinin bir yarısını kaplayan balkon tarzı verandayı geçerlerken, "Zaten yapacaklardı." dedi umursamazca. "Şimdi hiç olmazsa ellerine gereken malzemeyi vermiş olduk."

"Sanki az önce dans ederken vermemişiz gibi!"

"Bu kadar huysuz olma Caro!" dedi Drako. "Yoksa yaşlanınca Gertrude Halama benzersin."

Caroline istemeden kıkırdadı; ama hemen ardından, "Drako, lütfen!" diye yalvardı. "Burası çok soğuk!"

Etrafına bakındı. Az önce kadınları bıraktıkları noktadan yansıyan ışıklar dışında her yer karanlıktı.

"Ve ürpertici!"

"Korkmana gerek yok Caro, ben yanındayım."

Drako; eve açılan cam kapılardan birini açmaya çalışırken, "Belki de senden korkmalıyım?..." dedi Caroline. "İnsanların kapılarını bu şekilde zorlayamazsın!"

"Abartma!" diyen Drako, kapıyı açıp Caroline'ı da çekerek içeri girdi.

"Böyle teklifsizce içeri giremeyiz!" diye itiraz etse de az ötelerinde gürül gürül yanan şöminenin sıcaklığı şimdiden Caroline'ın direncini kırmaya başlamıştı bile.

"Teklifsizce girdiğimiz söylenemez. Hatırlarsan bu eve gelmemiz için bize davetiye gönderilmişti."

Caroline gözlerini devirdi.

"O davetiyenin evin her tarafını kapsadığını sanmıyorum!"

"Merak etme, Marcus bir şey demez. Hem, için rahat edecekse, evin bulunulmaması gereken yerlerinde bulunan eminim bir tek biz değilizdir."

KADER BAĞLAYINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin