"Girin!"
Kapı ancak bir başın sığabileceği kadar aralandı.
"Acaba bana ayıracak birkaç dakikanız var mı Bayan Lawson?"
"Caroline!"
Kapının yanında elindeki silindir çantayla dikilmekte olan hizmetçi kız; damarlarında bir parça bile asil kan taşımayan Bayan Lawson'ın Ekselansları Stoneville Düşesi'ne adıyla seslenmesini, üstelik onu selamlama gereği dahi duymadan koşarak boynuna sarılmasını garip bulduysa da belli etmedi. O, bir düşesin karşında yapılması gerektiği gibi dizlerini kırdı ve sonra, "İzninizle..." diyerek odayı terk etti.
Tüm ilgisi arkadaşında olduğu için Caroline kapının kapandığını duymadı bile. Carol'ın iki elini birden tutarak gülümsedi.
"Gitmeden seni görmek istedim." Sonra muzipçe ekledi: "Özel olarak."
"O kadar iyi oldu ki gelmen! Ben cesaret edememiştim..."
Carol, arkadaşına araya girip de ona neden cesaret edemediğini sorma fırsatı tanımadan, devam etti:
"Elizabeth, senden birkaç gün önce geldiği için düğün telaşı tam olarak başlamadan onunla yeterince vakit geçirdik. Ama seninle..."
Carol, aniden susup sağa sola bakındı. Sonra ufak bir kahkaha attı.
"Neden ayakta duruyoruz ki biz? Gel, otur!" diyerek, Caroline'ı kolundan tutarak koltuklara doğru çekiştirdi.
Ama Caroline gönülsüzdü.
"Az sonra çıkacaksınız! Ben seni tutmayayım! Bay Lawson bekler sonra!"
Ekselansları Warwall Dükü'nün düğünden sonra baş başa zaman geçirmeleri için onlara tahsis ettiği av köşküne doğru yola çıkması gereken Carol, narin omuzlarını silkti.
"Boşver, beklesin." Sonra hınzırca sırıttı. "Nasıl olsa beklemeye alışkın."
Caroline; arkadaşının Lawson'ın beklemeye alışkın olmasıyla ilgili bir şeyler söyleyeceğini sanırken onun, "Ah, Caroline! İnan çok üzgünüm!" demesi karşısında şaşırdı, daha çok da korktu. Dün gece kesin bir sorun çıkmıştı.
"Düğün heyecanı yüzünden sana vakit ayıramadım ve ..."
Rahatlayan Caroline, "Ah, Carol!..." diyerek gözlerini devirdi. "Ben de kötü bir şey oldu sandım."
"Ne olabilir ki?"
"Nereden bileyim? Ayrıca az önce söylediklerini duymamış olayım! Tanrı aşkına! Eğer burada ilgilenilmesi gereken biri varsa; o ben değilim, sensin!"
"Olsun..." diyerek omzunu silkti Carol. "Ne fark eder? Sonuç aynı: İkimiz baş başa kalıp doğru düzgün konuşma fırsatını bulamadık."
Caroline, yeni gelinin elini okşadı.
"Merak etme, daha konuşacak çok zamanımız olur."
"Doğru." derken gülümsüyordu Carol. "Çok şükür düğün bitti ya! Bugünün geleceğine doğrusu hiç inanmamıştım."
Caroline şaşırarak, "Neden?" diye sordu.
Carol başını, "Boşver!" gibisinden salladı.
"Aslında aynı şeyler. Hala Richard'la aramızdaki statü farkını geride bırakamadım. Bu yüzden hep evlenmemize engel olacakmış gibi hissettim."
"Ama evlendiniz."
Carol mutlulukla gülümsedi.
"Evet, evlendik!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...