"Tanrım! Bu erkekler neden bu kadar kafasız?" diye söylendi Caroline mavi odaya girerken.
"Hiç bilmiyorum!" derken, Elizabeth de en az Caroline kadar öfkeliydi. "Bu kadar inatçı, bu kadar duyarsız, bu kadar..."
Elizabeth, sinirden cümlesini tamamlayamayarak sustuğunda Caroline devam etti:
"Bu kadar ahmak olmaları mümkün mü gerçekten? Nasıl olur da bir kadının duygularına karşı bu kadar duyarsız olabilir? Bu kadar anlayışsız, bu kadar..."
"Kaz kafalı?..."
Caroline, kızgınlığın verdiği hızla ardına döndü.
"Kesinlikle kaz kafalı! Kesinlikle Carol! Hatta belki az bile gelmiş olabilir! Biraz düşünürsen, eminim daha yaratıcı..."
Caroline'ın gözleri ani kavrayışın etkisiyle büyüdü.
"Aman Tanrım! Aman Tanrım! Carol! Buradasın, buradasın!"
Caroline, arkadaşına o kadar coşkuyla sarıldı ki bir an ileri geri yaylandılar.
"O kadar kızgındım ki senin varlığının ne demek olduğunu bile tam olarak anlayamadım!"
"Farkındayım canım..."
"Ama gerçekten inanılmazlar! Bu erkeklerin nesi var böyle?"
Carol, yeniden söylenmeye başlayan arkadaşına güldü ve "Çünkü onlar..." diye başladı, devamını Caroline ve Elizabeth'le getirdi:
"Kaz kafalılar!..."
Üç arkadaş kahkahalar atarak birbirlerine sarıldılar. Fakat sonra... Merak galip geldi: Carol, "Ne oldu?" diye sordu Elizabeth'e. "Odadan çıkarken oldukça sakindin, tabii pencereden Caroline'ı gördüğün için bir tazı gibi koşturmanı saymıyorum!"
Elizabeth, Carol'a dil çıkardı.
"Kıskanıyorsun!"
"Kimi kimden kıskanacağım? Beni soylu kanlarınızı umursamadan aranıza aldığınızdan beri değil kıskanmak, size ve arkadaşlığınıza sahip olduğum için her an şükrediyorum."
Bu beklenmedik itirafla gözleri sulanan Elizabeth, ancak, "Ah, Carol!" diyebildi.
"Sana sahip olduğumuz için bizim senden daha az mutlu olduğumuzu sanıyorsan, aldanırsın arkadaşım! Ve lütfen, lütfen! Bir daha şu 'soylu kan' sçmalığını dile getirme! Yoksa çok kızarım!"
Carol, "Emredersiniz düşes hazretleri!" diyerek, Caroline'ın toplumsal sınıflandırmada saraydan sonra en üst seviyede yer aldığını belli eden unvanını kullanarak arkadaşıyla bir parça dalga geçti; ama Caroline cevap verirken oldukça ciddiydi:
"Evet, ben bir düşesim! Ama benim düşes olmam senin için hiç önemli değil, öyle değil mi Carol?"
"Elbette değil!"
"Ya senin için Elizabeth?..."
"Düşeslik tam bir saçmalık!"
Carol ve Caroline, Elizabeth'in yanıtına içtenlikle güldü. Sonra Caroline, "Sizin için sadece 'Caroline' olduğumu biliyorum ve bu, geri kalan bütün toplumsal ıvır zıvırları benim için önemsiz kılıyor."
"Yeter ama!" diye itiraz etti Elizabeth, parmak uçlarıyla gözlerini silerek. "Beni ağlatacaksın!"
Carol ise yanaklarını ıslatan yaşlara aldırmadan kollarını kocaman açtı ve arkadaşlarına sarıldı. Titrek bir sesle, "Teşekkür ederim." dedi. "Her şey için!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...