"Babacığa da bakın hele!"
Drako ve Caroline, devasa malikanenin girişinde yankılanan Warwall'ın on beşinci düşesine aynı anda döndüler.
Yarım dakika kadar önce malikanenin kahyası tarafından buyur edilmişlerdi. Normal şartlarda bir dükün gelişi gerçek bir tantanaya neden olurdu; ama Sebastian ve Drako arasındaki yakınlık bu türden bir karşılamanın tuhaf kaçacağı kadar derindi.
Drako, "İsabella..." derken; gözleri, kuzeninin karısının gövdesinde alaycı pırıltılarla dolaşıyordu. "Sanırım şu halinle fizik kurallarına meydan okuyorsun!"
İsabella, kocaman karnını eliyle alttan desteklerken coşkulu bir kahkaha attı.
"Bence de." Sonra sesini alçalttı. "Sakın bu düşünceni Sebastian'a söyleme! Zaten endişeli! Bir de bunu duyarsa..."
Gözlerini yumdu. Sanki bu durumu düşünmeye bile korkar gibi bir hali vardı.
Bir mantık abidesi olan kuzeninin söz konusu karısı olduğunda, mantıktan ne kadar uzaklaşabileceğini en iyi bilenlerden biriydi Drako. Hele de doğum bu kadar yaklaşmışken, Sebastian'ın İsabella için kaygılanmaktan gözüne uyku girmediğinden adı kadar emindi.
Uzanıp İsabella'yı yanağından öptü. Bir taraftan da, farkında olmadan, rahatı birazcık da olsa bozulmuş olan Victoria'yı sol eli ve göğsü arasında dengelemeye çalışıyordu.
"Boşver Sebastian'ı! Tadını çıkar!" İsabella'yı yeniden süzerek çapkın bir gülümsemeyle, "Üstelik sevgili düşes, şu halinle her zamankinden bile daha güzel görünüyorsun." dedi.
İsabella, Drako'nun sözleri hoşuna gitmemiş gibi yapmadı. Doğruluğundan kuşku duysa da her kadın gibi güzel sözler duymak onun da hoşuna gidiyordu. Bu yüzden başını hafifçe eğerek, "Teşekkür ederim ekselansları." diye karşılık verdi. "Ama bana soracak olursanız, eşinizin yanında benim güzelliğim bir parça sönük kalıyor."
Caroline, her bakımdan eşsiz bir kadın olduğunu düşündüğü İsabella St. James'in takdir dolu sözleri karşısında utanarak, "Çok naziksiniz ekselansları." diye cevap verdi. "Ama güzellikte elinize su dökemeyeceğimi herkes bilir."
"'ekselansları' değil, 'İsabella'." diyerek, onu düzeltti düşes. "Sen artık sadece Elizabeth'in arkadaşı değilsin, aynı zamanda görümcesisin! Ama her şeyden önemlisi kuzenimizin eşisin!"
Samimi bir biçimde Caroline'ın koluna dokundu.
"Ayrıca güzellik konusunda sana katılmıyorum! Sen her zaman çok güzel bir kadın oldun Caroline. Ama şimdi..." Caroline'ı baştan ayağa süzdü. "Işık saçıyor gibisin. Sence de öyle değil mi Drako?"
Drako da tıpkı İsabella gibi Caroline'ı baştan ayağa süzdü. Ne var ki Caroline'ın buna tepkisi İsabella'ya olduğundan çok daha farklıydı. Kalbinin atışları hızlanmaya başlamıştı.
Drako, İsabella'yı, "Haklısın." diyerek onayladığında da gözlerini bir an olsun karısının üzerinden çekmemişti.
Caroline, ona gülümseme olduğunu ümit ettiği bir karşılık vermekle yetindi.
"Ama ben Caroline'ı, her zaman, güzelden çok; çekici bir kadın olarak görmüşümdür."
İsabella, Drako'nun söylediklerini anlamamış gibi gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra, şok olmuş gibi elini boynuna götürerek, "Drako!" dedi. Sesi itiraz dolu bir feryada benziyordu. Düşesin bakışları bir taraftan da kocasının sözleriyle incineceğinden korkar gibi Caroline'ın yüzünü araştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...