Misafirlik, güzeldi. Misafirlikte en el üstünde tutulan misafir olmaksa, daha da güzeldi. Gerçi diğer misafirin evin kızı olduğu düşünüldüğünde, "en" sözcüğü tartışmaya oldukça açıktı; ama Leydi Blakewall, yapısı itibariyle böyle basit detayları zerre kadar önemsemezdi. Onun önemsediği, görülebilir gerçeklerdi. Ve şu an durum itibariyle bu gerçekler can sıkıcıydı:
1. Yeğeninin karısı yeğeninin evini terk etmişti!
(Leydi Blakewall, bu gerçeği ilk başta alkışladığını hiç çekinmeden itiraf ederdi. Gerçi... Gerçi hala da alkışlıyordu. Hiçbir erkeğin Drako Stone kadar bir kadın tarafından burnunun sürtülmesine ihtiyacı olamazdı.)
2. Yeğeninin karısı hiç de evine geri dönmeye niyetli bir kadın gibi davranmıyordu!
(Kız haksız sayılmazdı. O lanet olası ev, dönülecek ev değildi elbette. Sevgili Lord Blakewall öyle bir eve sahip olsaydı; Leydi Blakewall orayı adamın başına yıkmayı bir görev kabul ederdi.
Caroline, iyi bir kızdı. Orayı Drako'nun başına yıkmamıştı, sadece terk etmişti. Drako; onu getireceğine dair, halasına göre içi boş, iddialarda bulunsa da en sonunda pes edip karısı için Taş Ev'i içinde oturulabilecek hale getirmeye karar vermişti. Üstelik "Pearson" denilen delikanlıyı da karısının istediği her türden değişikliği yapması için tutmuştu.
Leydi Blakewall, düşüncelerinde dilini şaklattı.
Hangi geri zekalı, Pearson gibi göz kamaştırıcı bir erkeği karısının etrafında isterdi ki? Daha da kötüsü, onunla baş başa bırakırdı?
İçten içe homurdandı: "Drako geri zekalısı!"
Anlaşılan yeğeni, bunca yıl boyunca, kadınların etekleri altına girmeyi sadece kendisinin başardığını sanıyordu. Aptaldı! Düpedüz aptal!
Omuzlarını silkti. Hangi erkek değildi ki?...
Mesala Lord Blakewall... Huzur içinde yatsın, belki aptallıktan en uzak adam Sevgili Lord Blakewall'dı; ama Gertrude, kimi zaman, onun erkeklere özgü saçma özgüvenini aptalca bulurdu. Gerçi bu; Drako'nun karısının isteklerini yerine getirmesi için ona genç, yakışıklı ve de başarılı bir mimar tutmasının yanında, ağza alınmaması gereken basit bir aptallığın ötesine geçmezdi.
Yeğeninin aptallığı canını sıkmıştı; ama onun bu aptallığının bedelini kıskançlıkla kıvranarak ödemiş olmasını yeterince teselli edici bulmuştu. Üstelik buna bizzat şahit olmak, Leydi Blakewall'ı daha da tatmin etmişti.
Neyse ki Bay Pearson, son birkaç gündür ortalarda görünmüyordu. Bu durum da Drako'nun sadece aptal olduğunu, koca bir aptal olmadığını kanıtlardı. Gerçekten teselli vericiydi.
Yine de Leydi Blakewall'ın sıkıntısının geçtiği söylenemezdi. Nasıl geçebilirdi ki?
Caroline, kocasının ne Taş Ev'i düzenleme çabalarını ne de onun bu iş için emrine amade bir mimar tutmasını takdir ediyordu. En azından böyle bir görüntü vermediği ortadaydı.
Leydi Blakewall'a göre bir kadın, yeri geldiğinde, kocasına haddini bildirmeyi bilmeliydi; ama hak ettiğinde onu yüceltmeyi de bilmeliydi.
Burada durup Drako'nun yüceltilmesi gerektiğini iddia edecek değildi. Yeğeninin övgüler için daha çok, hem de çok çabalaması gerekiyordu. Aslında... Aslında çabalamıyor da değildi. Çabalıyordu. Daha doğrusu çabalamaya başlamıştı.
Ne var ki karısı, bu güne kadar bir kuş kadar özgür ve sorumsuz yaşamış Drako'nun bu küçük adımlarını hiç fark etmiyordu. Son birkaç gündür sergilediği tavırlara bakılacak olursa, fark etse bile rahatlıkla burnunu kıvırıp geçebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...