22. Bölüm

13.1K 876 155
                                    

Caroline, derin uykusundan uyandığında uçuyordu. En azından ilk başta, sersemce, uçtuğunu sandı. Drako'nun kucağında olduğunu fark eder etmez, ufak bir çığlıkla kollarını kocasının boynuna sardı. 

Adam, her zamanki rahat kahkahalarından birini attı. 

Caroline öfkeyle, "Tanrı aşkına!" diye bağırdı; ama sesi, henüz uyananlara özgü boğukluktan öteye geçmeyi başaramamıştı. "Ne yapıyorsun?"

"Belli değil mi?" diye karşılık verdi Drako, rahat adımlarla ara kapıya yaklaşırken. "Karımı taşıyorum."

Caroline, yan odaya geçerlerken bacaklarını gövdesine doğru çekerek Drako'ya yardımcı oldu. O esnada da, "Neden?" diye homurdandı. 

"Oda soğudu."

"Ama ben rahattım! Ne güzel uyuyordum! Ne?... Dur! Ah!... Seni!... Ah, dondum!"

Drako, çıplaklığından hiç rahatsız olmadan ellerini beline koyup kahkahalarla güldü. 

Caroline; bir taraftan örtülerin altına sığınmaya çalışırken, bir taraftan da kocasına ateş püsküren gözlerle bakıyordu. 

"Seni... Seni canavar! Beni nasıl yatağa atarsın?"

Drako alaycı bir biçimde, "Dün gece bundan hiç şikayet etmemiştin ama!" dedi. "Yani seni yatağa atmamdan!"

"Alay etme! Donuyorum burada!"

Bu oda diğer odaya göre çok daha sıcak olsa da sıcaklık henüz örtüleri ısıtacak kadar yükselmemişti. Gerçekten de Caroline kendini sıkmasa dişlerinin birbirine vuracağını hissediyordu. 

Drako; karısının ne kadar üşüdüğünü anlayarak hemen örtünün altına girip ona sarıldı.  

Caroline bu kez ciyakladı. Gerçekten ciyakladı. 

"Dur! Uzak dur benden!"

Drako, Caroline'ın çırpınmasını kolayca engelleyerek ona sokulup iyice yaslandı.

"Kahretsin! Sen de soğuksun! Buz gibisin!" diye homurdandı Caroline. 

"Bir kadının görevleri arasında soğuk kış günlerinde kocasını ısıtmak da vardır."

"Kim demiş?"

"Kudüslü Aziz Augustus"

Caroline, Drako'nun hızlı cevabını kaşlarını çatarak ciddi ciddi düşündü.

"Adını hiç duymadım."

"Nasıl olur? Ben bile duydum! Kendisi Beşinci Haçlı Seferi sırasında..."

"Seni yalancı! O seferlerin sayısı dörtte sona ermişti."

"Biraz abartmış olabilirim."

"Bence Kudüslü Aziz Augustus'u da abarttın!"

Drako büyük bir pişkinlikle, "Ne fark eder ki?" diye sordu. "İster Kudüslü var olmayan Aziz Augustus söylemiş olsun, isterse Peder Elliot: Sonuçta bir kadının görevi kocasını memnun etmektir." Caroline'a iyice sokuldu. "Sen beni bu gece çok memnun ettin. Şimdi bedenin beni bir kez daha, ama bu kez ısıtarak, memnun edecek."

"Oh! Oh!..." 

Drako, Caroline'ın açık kalan ağzına bakarak, zaferle, "Sonunda seni susturdum!" dedi. "Hep dırdır! Hep şikayet! Ben de İngiltere'nin en ağırbaşlı kadınıyla evlendiğimi sanıyordum. Şu işe bak! Kandırıldım!"

Drako, hala cevap vermek için kelime bulmakta zorluk çeken karısının dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu. 

"İşte böyle ol. Bak işte o zaman evliliğimiz gül bahçesine benzer."

KADER BAĞLAYINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin