8. Bölüm (1. Kısım)

15.2K 1K 163
                                    

Drako, dizlerinde oturan kadının ince belini iki eliyle birden kavradı ve dudaklarını, dudaklarına yapıştırdı. Beş saniye kadar... Beş saniye sonra, kendini geri çekti. Kararlılıkla, yarım yüzyıl önce, sırf zevke hizmet etmek için tasarlanmış korseyi çekiştirip kadının göğüslerini ortaya çıkardı. Tam sevdiği gibi iri, avucundan taşacak kadar dolgun göğüslerini... Ve elini uzattığında, tahmin ettiği gibi, onların avuçlarından taştığını da gördü. 

Ne kadar zevk verici olsa da bu oyunu da ancak on saniye sürdürebildi. 

Kadın, buğulu gözlerini Drako'ya dikip sivri tırnağının ucunu yavaşça erkeğin çene kemiği hizasınca gezdirdi. Sonra tırnağının yerini kırmızı, dolgun dudakları aldı. Drako, bedenini rahatlamaya zorlayarak, anın tadını almaya odaklandı. Kadının dudakları tam kendininkilerin üzerine kapandığında, bunu başarmak üzereydi. 

Kadın, işini bilen her kadın gibi, erkeği daha fazlasını ister halde bırakıp kıvrak bir hareketle ayağa kalktı. Drako'nun uzanan eline karşılık başını iki yana sallayarak boğuk bir sesle güldü. Sonra yüzü hala erkeğe dönük olduğu halde; ufak, kışkırtıcı adımlarla geri geri gitmeye başladı. O esnada, şarap rengi korsesinin önünde oyalanan eli; yukarı çıkarak, üstteki fiyongu sertçe çekiverdi. Ve korse, sanki kadının bu hareketini beklermiş gibi kayarak yere düştü. Üzerinde sadece korseyle aynı renk dantel çamaşırı ve jartiyerle tutturulmuş krem rengi çoraplarıyla  kalan kadın, ağır hareketlerle onları da çıkardı. Bunları yaparken de mümkün oldukça Drako'yla göz temasını korumaya çalışıyordu. 

İşini bitirip doğrulduğunda, bu kez de uzun saçlarını gevşekçe bir arada tutan az sayıda firketeyi çıkarıp kenardaki sehpanın üzerine koydu. Başını bir yana atarak; gür, sarı saçlarını parmaklarını aralarından geçirerek kabarttı. İşini bitirdiğinde; bir ressama poz verir gibi elini beline koyup bir bacağını bükerek odadaki tek koltuğa kurulmuş düke baktı.  

Drako, ona hazırdı. Bir kadının içine gömülmeyi unuttuğunu düşünse de bedeninin unutmadığı bacaklarının arasındaki zonklamadan belli oluyordu. Buna rağmen, bütün isteğine rağmen; kendini bir rüyanın parçasıymış gibi hissetmesi garipti. Daha da garibi, rüyanın kendine ait olmadığından emin olmasıydı. Sanki bir başkasının rüyasına misafir olmuştu.  

"Ekselansları..."

Kadının sesi, arzunun inkar edilemez yoğunluğuyla boğulmuştu. Bir kadını bu şekilde, daha tam olarak dokunmadan, tahrik edebilmiş olmak; ona büyük keyif verirdi. Oysa bu kez, kendi benliğiyle o kadar meşguldü ki kadının hislerini hiç umursamadı. 

Kadın; bir kedi zarafetiyle yaklaşırken; kendine, bunun gerçek olduğunu söylüyordu. Gerçek! Bacaklarının arasına giren bu çıplak, tanrıça kadar güzel vücudun bir fantezinin parçası olmadığına kendini inandırmaya çalışıyordu. 

Kadının ince, zarif elleri; Drako'nun uzun, sarının arasına kahverengi tonların karıştığı saçlarının arasına dalıverdi. Güzel yüzü ise, erkeğin boynuna doğru alçalmıştı. Verdiği ilk öpücük, çenesine doğruydu. Sonra yavaşça aşağı doğru kaymaya başladı ve Drako'nun göbeğine kadar açılmış gömleğinin ortaya koyduğu teninde, dudakları diliyle birlikte gezinmeye başladı. 

Drako, gözlerini kapatarak; kadının dudaklarının aşağıdaki hedefe ulaşmasını dört gözle beklemeyi denedi. Gerçekten denedi... Ne var ki vücudu ne kadar, "Evet!" diye çığlıklar atsa da beyni de en az o kadar güçlü, "Hayır!" diye çığlıklar atıyordu. "Hayır! Hayır! Hayır!..."

Aldırmadı.

Kadın, gömleğini pantolonunun içinden çekiştirerek çıkardı. Ve Drako kendini zevke teslim etmeye hazırladı.

KADER BAĞLAYINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin