"Ah, nihayet gelebildiniz!"
Leydi Vivian Stone oğlu ve gelinini karşılarken gülümsüyordu. Gerçi o hep gülümsemeyi seven bir kadın olmuştu. Her ne kadar Stoneların arasında yaşarken hayattan tat alınabilecek şeylerin sayısı oldukça kısıtlı olsa da o yine de gülümsemeye devam etmişti.
"Çay neredeyse soğumak üzereydi."
Demliğin ağzını hafifçe eğerek ince porselenlere sıcak sıvıdan dökmeye başladı.
"Drako?"
Drako'nun annesinin sorusuna cevabı, alışkanlıklarını çok iyi bilen Milton'ın servisin kenarına yerleştirdiği bardağı kaparak kafasına dikmek oldu.
Leydi Stone'un kaşları yukarı kalktı.
"Bu biraz fazla olmadı mı?"
Drako; boğazını yakan viskinin tadını özümsemek için beklediği kısa bir anın ardından, "İki parmak var yoktu maman." diye karşılık verdi annesine.
"Ben içtiğin o iğrenç şeyin miktarını değil, senin onu içme hızını kastetmiştim!"
"İğrenç dediğin o şey, birinci sınıf İskoç viskisi!"
"Ah! Ondan nefret etmek için bir neden daha! Barbar İskoçlar!" diyen Leydi Stone; geriye yaslanmış, anne ve oğlun tatlı atışmasını büyük bir keyifle izleyen gelinine çayını uzattı.
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim çocuğum. Umarım soğumamıştır."
Fincanı dudaklarına götürüp çayını yudumlayan Caroline, "Aksine, tam kıvamında!" diye karşılık verdi.
Leydi Stone gülümsedi ve o da bir yudum almak üzereyken birden durdu. Fincanı tutan eli hafifçe aşağı inerken bakışları kapıdaydı.
"Sahi, Nicky nerede?"
Kayınvalidesinin sorusu karşısında Caroline, ağzının içindeki sıcak sıvıyı boğazını yakmadan veya boğulmadan yutmayı başardığı için kendini tebrik etmek istedi. Gerçi ani gülme isteğini bastırarak çayı dışarı püskürtmemesi, takdiri daha çok hak ediyor sayılırdı.
Çok şükür ki o sırada Leydi Stone'un dikkati, homurdanmakta olan oğlunun üzerinde toplanmıştı da yaşlı kadın gelinin gizlemeye çalıştığı tepkisini fark edememişti.
"Edward Drako Stone! Sana toplum içinde ağız dolusu homurdanmayacak kadar iyi terbiye verdiğimi sanıyordum!"
"Ben homurdanmıyordum!" derken bile homurdanan Drako, Caroline'ı güldürdü. Tabii içten içe...
Leydi Stone, oğluna sinirli bir bakış attıktan sonra yeniden gelinine dönerek, "Nicky, Caroline?" diye hatırlattı. "Sizin yanınızda değil miydi?"
"Öyleydi; ama Milton bizi çaya beklediğinizi haber vermek için geldiğinde, onun ardından koşarak yanımızdan ayrıldı. Büyük bir olasılıkla kızların yanındadır."
Leydi Stone güldü.
"Mutlaka öyledir. Küçük bey, Victoria ve Elizabeth'in en büyük hayranlarından biri gibi görünüyor."
Drako'nun bu kez iyice burnuna kayan homurtusu, annesinden bir kez daha ters bir bakış kazanmasına neden oldu; fakat Leydi Stone bu sessiz uyarı dışında başka tepki vermedi, usulca çayını yudumlamakla yetindi. Gözlerini yumup, "Imm... Harika!" dedi ve birkaç kez fincanı arka arkaya dudaklarına götürerek çayını içti. En sonunda tatmin olmuş bir ifadeyle, "Sence de harika değil mi Caroline?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...