Gertrude Hala elindeki bardağa hoşnutsuz gözlerle bakarak homurdandı:
"Ben şeri içmek istiyorum, bu lanet olası sıvıyı değil!"
"Ama içemezsiniz halacığım. Bay Roberts'ın ne dediğini hatırlayın lütfen. Her türden içki sağlığınız için zararlı."
Gertrude Hala, sert bakışlarını bardağının üzerinden İsabella'ya çevirdi.
"Esas zararlı olan bu garip sıvı. Tanrı aşkına! Kim yemekten sonra elma suyu yudumlamak ister ki?"
İsabella, oturduğu yerde daha fazla duramayarak ayağa kalktı. Beli dayanılmaz derecede ağrımaya başlamıştı. Hemen hemen öğlenden beri ağrıyordu. Bunun, hamileliğin son döneminde ağırlaşan bebek nedeniyle, sıradan bir ağrı olduğunu düşünmüştü; ama artık bundan o kadar emin değildi.
Rahatsızlığını belli etmediğini umduğu bir suratla kocasının halasına bakarak omzunu silkti.
"Belki kimse istemez. İsterseniz sıkma değil de kaynamış meyve suyu getirtebilirim."
"Ben meyve suyu istemiyorum! Şeri istiyorum!"
Yaşlı kadının neredeyse bir çocuğu andıran tavrı, İsabella'dan daha çok Caroline'ı kızdırdı.
"Bu şekilde söylediğinizde isteğinizin gerçekleştirileceğini sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz Leydi Blakewall. Ekselanslarının sizin sağlığınızı düşündüğü bu kadar açıkken düpedüz huysuzluk ediyorsunuz!"
Gertrude Hala diğer yeğeninin karısına döndüğünde gözleri kısılmıştı.
"Sen bana huysuzluk ettiğimi mi söyledin Caroline?"
O ana kadar Bayan Mathilda'nın yanında, koltukta, oturarak sessizliğini korumuş olan Caroline'ın yüzü birden kıpkırmızı oldu. "E... Evet öyle dedim Ley... Leydi Blakewall!" derken çenesini tutamadığı için kendisine kızıyordu.
"Bana 'Leydi Blakewall' demeyi kes çocuk! Ben, kocan gibi senin de halanım. Daha kaç kez aynı şeyi söylemek zorunda kalacağım?"
"Peki Ley... Peki Gertrude Hala!..."
"Ve ayrıca haklısın: Huysuzluk ediyorum."
İsabella da dahil diğer üç kadının ağzı açık bakmasına aldırmadan, tam da o yaştaki bir kadında görülebilecek bir pervasızlıkla, "Ve huysuzluk etmeyi çok seviyorum." diye ekledi.
İsabella, başını inanmazlıkla iki yana sallayıp az önce kalktığı yere geri oturdu.
Mathilda, "İsabella... İyi misin?" diye sordu; ama soruyu sorarken bile arkadaşının iyi olmadığını biliyordu. Masada da bir sorun olduğunu fark etmiş; buna rağmen Leydi Blakewall'ın soruları nedeniyle gerilen ortamı daha da beter hale getirmemek için bir şey dememişti. Şimdi İsabella bu kadar huzursuz ve sıkıntılı görünürken daha fazla dayanması mümkün değildi.
İsabella'nın cevabı sözcüklerle değil, korku dolu bakışlarla olunca; Mathilda, "Tanrı'm! Olamaz!" diye mırıldandı.
"Bence bu gece doğuracak!"
Mathilda irkildi. Daha yeni anladığı gerçeğin Leydi Blakewall tarafından bu kadar açıkça dile getirilmesi, Mathilda için sanki onu daha katı bir gerçek haline getirmişti ve yükselen korkusu yüzünden karnı ağrımaya başlamıştı.
Biliyordu ki İsabella'nın şu anda herkesin sakin olmasına ihtiyacı vardı. Ne var ki Mathilda kendisi sakin olamadığı gibi Stoneville Düşesi'nin şaşkınlıktan karmakarışık olan suratı, onun da sakin olmaktan çok uzak olduğunu gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER BAĞLAYINCA
Historical FictionDrako Stone... Londra'daki çoğu kadın onu anlatmak için sadece "Stone" (taş) derdi. Ve bu; başkalarının, iyi ya da kötü, hakkında ne düşündüğünü zerre kadar umursamayan Drako'yu hiç gururlandırmazdı. Her türlü sorumluluktan uzak yaşayan bu adamın ha...