9. Teklif ♠

124K 8.7K 1.4K
                                    

Bilinmezlik, varlığımın yeri doldurulmaz bir parçası olmuş,
ruhumu alabora ediyordu. İşittiklerimi kaldıramayan zihnim, onları sağlam bir şutla ruhuma pasladı fakat aslında ruhumun da
parsel parsel yıprandığını göremedi. Gücümün son basamaklarını ağır ağır çıkıyorken, attığım her basamak kaynar suyu görmüş şeker gibi eriyordu; bir adım geri gitmek mümkün değildi.

Rahatlatıcı banyo sonrası Derin’in simsiyah kıyafetlerini kat
kat giyip, tıklatılan kapıyı “Müsaitim,” diye yanıtladım.

Derin,en az benim kadar çetrefilli yıkımlar atlatmış olmasına rağmen
benden çok daha güçlüydü. O halde atan kalbim miydi takatimi
sömüren?

“Yemeğe gitmeden önce saçlarını tarayalım.” Elindeki yeşil
saplı tarağı göstererek arkamı dönmemi işaret etti. Islak saçlarımda nazikçe kaydırdığı tarak kuyruk sokumu sınırımda son buluyordu. Benim gibi uysal olan saçlarımın, kaç gündür taranmamış olmasına rağmen dolaşmamış olmaları büyük şanstı.

“Saçların çok güzel Hare, upuzun ve muazzam bir renkte.”

Ah! Anılarım ortaya çıkıp ifademi derdest ettiği anda Hakan Ağabey’imi yâd ettim. Ne çok severdi saçlarımı, “kızılım” diye hitap ederdi özenle taradığım saçlarımı birbirine karıştırırken. Çok surat asardım, kızardım. Meğer ne kıymetliymiş.

“Ben acıktım,” dedim saçlarımı sol omzuma toparlayıp ona
dönerek.

Yeşil saplı tarak kendine tahta masanın üzerinde yer bulduğunda adımlarımızı salona yönlendirdik. Günler sonra ilk defa geniş salona girdiğimde önceki kadar soğuk olmadığını fark ettim.

Sebebini ise koridorun bitip salonun başladığı sınırda öğrendim; şömine yanıyordu ve çeşitli yerlere ısıtıcılar yerleştirilmişti. Onlar ısıyı hissetmediği için tüm bu uğraşlar benim içindi tabii ki, Ateş Bey ölümümü soğuğa bırakmamaya kararlıydı. Fark ettiğim bir diğer şey ise yemek masasını hazırlayan sarışın kadındı. Onu ilk defa görüyordum, soran bakışlarımı Derin’e çevirdiğimde “Izabelle,” diye fısıldadı bozuk bir sesle.

“Sezgin’insevgilisi.”

Masaya doğru yaklaşırken Sezgin cayır cayır yanan şöminenin
yanına konumlandırılmış tekli koltuktan kalkarak masaya ilerledi. Izabelle uzun sayılabilecek bir boydaydı ve oldukça alımlıydı. Ellerini sandalyenin başına koyup bedenini bize çevirdiğinde, çer-
çevesini koyu renklerle bezediği mavi gözlerini üzerime çevirdi.
Çekingen olmayan, hatta rahatsız edici bakışlarla beni baştan aya-
ğa incelerken konuştu.

“Nihayet. Sayenizde yemekler soğudu.”

Derin, masaya yaklaşıp çektiği bir sandalyeye oturmamı işaret
etti. İstediğini yapıp oturduğumda hemen yanıma oturarak donuk
bakışlarını Izabelle’e çevirdi.

“Tutan mı vardı, siz yeseydiniz. Hatta ortaya bir de mum yaksaydınız, romantik bir hava yakalardınız.”

Sözlerini bitirmesinin ardından bana dönüp, “Başlayalım,”
dedi lakayt bir tavırla.

Izabelle tekrar dudaklarını araladığı sırada, Sezgin’in hemen
yanındaki sandalyeyi çekmesiyle Derin’e karşı zaruri sükûtu tercih
etti.

“Ateş, gelsene canım.”

Izabelle’in hemen arka tarafıma bakarak yaptığı çağrıya kayıtsız
kalamayarak istemeden arkama döndüm. Tabii ki kimseyi gö-
remedim ama anladığım kadarıyla bu kadın da onu görüyordu
.
“Hani sadece siz görüyordunuz onu?”

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin