48. Teslimiyet ♠

43K 3.8K 570
                                    

Rotasız adımlarım rasgele yol alırken zihnime akın eden fersiz düşünceler mantığımı istila etmekten gocunmadı. Eğlenen ruhların soğuk tenlerine çarparak yön bulmaya çalıştım kendime. Benim sıcak tenimin farkına varmaları umurumun kıyısından geçmiyordu. Uzun zamandır bir yönüm yoktu. Aylardır yağlı urgan ipinin ucunda, arafta sallanıyordum. Akıbetimin ayan beyan ortada olmasına rağmen bir şeylerin ucundan yakalamaya çalışıyordum.

Hata ediyordum.

Birer saçmalıktan ibaretti her şey; Alya tarafından kandırıl- mam, bu şehre hapsolmam ve bu kadar çaresiz kalmam saçmalıklar silsilesiydi. Ancak en saçma ve en acı olanı ise, beni zevahirini görmekten bile soyutlayan bir adama kör kütük âşık olmamdı. Onu bir kez olsun görmeden, hudutsuzca hissederek bu denli tutulmamdı.

Teninin kıvrımlarını bilmiyordum oysaki. En basitinden, öfkelendiğinde değişen mimiklerinden bile bihaberken kokusuna bulanmıştı kalbim. Onun tabiriyle tehlikeli sularda yüzen küçük bir kız çocuğuydum ve şimdi boyumu aşan sularda nefessiz kalmışım. Ardıma bir kez bile bakmadan demirden yapılma arabasının yanına ulaştığımda gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Araba- yı çalıştırırken ağabeyimin yaptırdığı deneme sürüşleri dâhilinde, sadece birkaç kez trafiğe kapalı alanlarda edindiğim az tecrübeyle gaza yüklendim. Çok değil, sadece birkaç dakika sonra tüm o gürültüyü, kalabalığı ardımda bırakmıştım. Yolların boş olması lehimeydi fakat tek bir tabelaya dahi rastla- yamamış olmam beni pervasız bir bilinmezliğe sürüklüyordu. Issızlaşan yollara sapsam da gitmek istediğim güzergâhta olmadığı- mı fark ettiğimde istemsizce puslanan gözlerim bana hiç yardımcı olmuyordu. Hissettiğim hareketlilikle omzumun üzerinden arkama bakmıştım ki arka koltukta beliriveren Sezgin’in varlığıyla şiddetli bir şaşkınlık yaşadım. Aynı şaşkınlık onun da gözlerinden geçerken o kadar mutlu oldum ki. Belki o an başka bir şey istesem olurdu. Usulca öksürerek çatallı sesime çekidüzen verdikten hemen sonra bakışlarımı yola çevirdim.

“Seni gördüğüme ne kadar sevindim bilemezsin.” Kısa bir an konuşmadı. Afallamıştı. “Sezgin?”

“Hare! Sen nereden çıktın?”

Gözümü yoldan ayırmadan konuştum. “Arka koltuktan çıkan sensin, bunu benim sormam gerekmez mi?”

Yanlış yaptığım bir şeyler vardı. Arabadan gelmemesi gereken sesler geliyordu çünkü. Gaza olması gerektiği gibi yükleniyordum. Hız ibresi yoktu, olması gereken birçok şey yoktu bu arabada. Sezgin arkadan uzanıp vitese garip bir yön verdikten sonra tekrar konuştu.

“Sen ne yaptığını sanıyorsun Hare!”

Hararetli sesine karşın sakinliğimi korudum. “Ben davetten ayrıldım. Araba kullanıyorum şu an ve sanırım kayboldum. Hâlâ Lazan civarında olmalıyım şimdi adresi-”

“Ateş’in haberi var mı?” diye sordu yine anlam veremediğim telaşlı bir sesle.

“Hayır, ona haber vermedim.”

Yumruğunu sertçe koltuğa geçirirken “Siktir!” diyen sesi kulaklarımı arşınladı. Amiyane konuşmasına bir anlam veremezken sakinliğimi korumaya çalışıyordum.

“Neler oluyor Sezgin?”

Yan aynalardan görüş açıma giren siyah bir arabayla boğazıma umarsız bir korku oturdu. Yanımdan gelip geçecek bir araba olmasını diledim, başka şansım yoktu.

“Nasıl yaparsın böyle bir şeyi? Nasıl böyle aymazca davranabilirsin. Her şeyi mahvettin Hare, tüm planın içine sıçtın!”

Endişelerimin tetiklendiği sırada, arkamdaki siyah arabanın yaklaşmaya başlamasıyla korkum arşa ulaştı.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin