61. Topyekûn ♠

46.8K 3.9K 1.2K
                                    

Camdan içeri süzülen fersiz ışığın cılız serzenişleriyle gözlerimi araladım. Üzerimde yoğun rehavet vardı ve bu boktan hissin nedenini biliyordum. Dün gece Hare’yi kapıdan çevirdim diye zihnim bana cephe almıştı muhtemelen. Hatta bilinçaltımla anlaşma yapıp, kendimi kötü hissetmem konusunda ortak çalışıyor olabilirlerdi. Yataktan kalkarken düşüncelerimin saçmalığına ağır bir küfür savurdum. Bu kız insana kafayı yedirtirdi.

Odanın banyosuna ilerledim ve hep yaptığım gibi soğuk bir duş aldım. Bir türlü gevşeyemiyordum, lanet görüntülerden sonra yay gibi gerilmiştim. Her hücrem ayrı alazlarda yanıyordu sanki. Tüm şehri ucundan tutuştursam da soğuk bedenime karşın harlı ateşte yanan içim soğumayacaktı. İblis kendi elleriyle ateş tohumlarını ekmişti iliklerime ve başarısının şerefine kan rengi içkisini yudumluyordu kristal kadehinden. İblis beni severdi.

Banyodan çıktıktan sonra bedenimden beton zemine damlayan suyun silik sesleri eşliğinde gardıroba ilerledim. Rasgele elime geçen pantolon ve kazağı üzerime geçirirken parmak boğumlarıma değen kazağın yünlü yüzeyi onu getirdi aklıma.

“Ulan bir bu yüzden aklıma gelmediğin kalmıştı,” diyerek kazağı gardıroba geri tıktım. Üzerime geçirdiğim siyah gömleğin düğmelerini iliklerken aklım hâlâ ondaydı. Kapının önünde bağırıp çağırırken soğuktan yanakları ve burnunun ucu kıpkırmızı olmuştu. Aptal turunçgil, üşümek pahasına oraya kadar gelmişti. Sıkıntıyla dişlerimi birbirine bastırıp yüzümü sıvazladım. Henüz hava tam olarak aydınlanmamıştı ve hâlâ uyuyor olmalıydı. Ona fark ettirmeden onu görmek için güzel bir zaman dilimi diye fısıldadı bana yabancı olan yanım. Başta bu saçma sapan düşünce- ye itiraz ettim, fakat onun tanıştırdığı hisler omurgama zincirlerini geçişmiş, beni peşinden sürüklüyordu. Hükmüm yoktu, itiraz etme hakkım yoktu; ilk kez sırtımı dönmek istesem de mütema- diyen kapılıp gidiyordum.

Elime aldığım kahverengi ceketi giymekten vazgeçerek dağınık yatağın üzerine attım. Ellerimi saçlarımın arasından geçirirken aynadaki görüntüme takıldı bakışlarım. Hep aynıydı, ne kadar zaman geçerse geçsin saçlarım simsiyahtı ve tek bir çizgi yer edinememişti koyu mavilerimin çerçevesinde. Tek bir detay vardı değişmeyen, hatta ölü zaman geçtikçe yoğunluk kazanan; donuk bakışlarım. İfadesiz ifadem daimiydi. Aynaya her baktığımda onu zevahirimden soyutladığım için ne kadar haklı olduğumu anlıyordum. Yaşadığı her duygu gözlerinden okunurken, tıpkı tenim gibi soğuk olan benliğime karşı dayanıksız kalırdı. Arabama atla- dığım gibi Sezgin ve Derin’in evine sürmeye başladım.
Onu oradan alamazdım, onunla konuşamazdım, ama onu uyurken izleyebilirdim.

Aracımı evin önüne rasgele bıraktıktan sonra basamakları ikişer üçer çıkmaya başladım. Öte yandan arka cebimden çıkardığım anahtarla kapıdan girerken huzursuz bir his kapladı içimi. Bu mesafeden dahi kokusunu almalıydım ama alamadım. Sessiz olmayı es geçerek gürültüyle salona girdiğimde istediğini bulamayan gözlerim rotasını Derin’in odasına çevirdi. Orada olmalıydı, orada olmak zorundaydı! Hırsla indirdiğim kapı koluyla birlikte yataktan sıçrayarak doğrulan Derin ve hemen yanındaki dallama- nın uyku sersemi ağzının içinde gevelediği küfürden başka muhatabım olmadı.

“Nerede lan!”

Derin şaşkınca etrafına bakındı, afallamıştı. “K-kim nerede?”
Sahte kan bedenimin tek bir noktasında toplandı, patlamak üzere olan bir volkan fokurdamaya başladı içimde.

“Hare nerede!” diye bağırdım kükrercesine. “Nerede Hare!”

Sezgin iki eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra tam olarak açamadığı gözlerini üzerime odakladı. Hâlâ ayılamamıştı yavşak! Durumun vahametini idrak edebildiğinde yalpalayarak yataktan çıktı ve yerdeki pantolonunu üzerine geçirdi.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin