45. Muska ♠

43.2K 3.6K 417
                                    

Kendimle yaşadığım içsel savaş, bizzat kıyılarında yüzdüğüm sürrealist duruma izah olmaksızın beni derin bir boşluğa sürüklerken, ağırlaşan kirpiklerimin altından tokmağı vurulan kapıya bakındım.

Birbirini kovalayan her dakikada, uykusuzluğun göz kapaklarımın üzerine bıraktığı moloz yığınları hacim kazanıyordu. Ruhum sararmaya yüz tutmuş bir yaprak gibi uykunun arafında sallanıyor, adım atacağım sırada gördüğüm rüyayı anımsayarak karanlığın surlarından bir anda ayrılıyordum.

Yirmi saat olmuştu neredeyse uyku buzdan bir duvara dönüşeli. Belki de yirmi saati geçiyordu. Normal bir insan için zorlayıcı bir süreç değildi belki, ancak ölü şehrin bana biçtiği döngüde her üç dört saatte bir uyku ihtiyacım baş gösterdiğinden mütevellit cılız bedenim zorlukla direniyordu.

Rehavet halinden kurtulmak üzere ayaklanırken, bilmem kaçıncı kez yüzümü yıkayıp uykuya meyleden bilincimi kandır- maktı niyetim. Mutfağa giden adımlarım Derin’in açtığı kapıyla duraksadı, ardından içeri giren görünmez adımları duyumsadım. Gelmişti. İhtiyar, kâhinin belli bir adresi olmadığını söylediğin- den beri, Ateş bir feveranla evden çıkıp şehrin altını üstüne getirmişti. Beni uyutmaması için Derin’e verdiği ihtarlara ise biz- zat şahit olmuştum. Olduğum yerde dikilmeye devam ettim ve Ateş’in yaklaşmasını bekledim. Kâhini bulduğuna dair vereceği iyi bir habere öyle ihtiyacım vardı ki.

“Siktiğimin şehrini karış karış aradım. Yok! Yok!”

Ortasından çatlayan umudum tuzla buz olurken derin bir “Off,” süzüldü dudaklarımdan.
“Ne yapacağız şimdi?”

Bana yaklaşan bedenini tüm uzuvlarımda hissettim ve göremediğim mavilerinde bir cevap ararcasına bakışlarımı yukarı diktim. “Bir yolunu bulacağım.” Karakteristik sesi güven vericiydi.

Nedensizce biliyordum ki bir yolunu bulacaktı.

“Uykusuzluğun ne durumda?”

“Dayanmaya çalışıyorum,” dediğimde yanağıma yaklaşan sıcaklık bir adım geri gitme isteği uyandırsa da kımıldamadım. Aynı saniyede, iri parmaklarının kuş tüyü hafifliğindeki dokunuşunu şakağımda hissettim. Gayriihtiyarî birbirine bastırdığım dudaklarıma buz kesen tenim eşlik ediyordu. Başparmağı alt kirpik diplerime kaydı ve usulca orada dolaşmaya başladı.

“Gözlerinin altı kızarmış,” dedi kısık tuttuğu sesiyle. “Menevişler yorgun düşmüş.”

Ondan daha önce de duyduğum kelimenin anlamını sormaktan bir kez daha imtina ettiğimde yutkunduğunu fark ettim. Derin'in gözlerinin üzerimizde olduğunu biliyor, ancak dikkatimi göremediğim adamdan başkasına veremiyordum.

“Ateş-”
“Ama uyumayacaksın.” Keskin emri algılarıma intikal ederken, “Asla uyumayacaksın,” diye tekrar etti.

“Daha ne kadar dayanabilirim ki? Elimde olsa o rüyayı bir kez daha görmemek için nefes aldığım müddetçe uyumamayı yeğlerdim Ateş. Ama elimde değil, biliyorsun.”

Tenimdeki parmaklarının kasıldığını hissettim. Biliyordu, fakat kabullenemiyordu. Ateş çaresizdi ve çaresizlik kılıfı kesinlikle ona uymuyordu. Elini hızla geri çekti, ardından adımları benden uzaklaştı. “Derin, sert bir şeyler yap.”

Derin başını sallayıp mutfağa ilerleyeceği sırada kendisine yöneltilen ikinci soruyla tekli koltuğa odakladı bakışlarını.

“Sezgin nerede?”

Elini hafifçe kaldırmak suretiyle koridoru işaret etti. “Kaldığımız odada şu an. Birilerine haber gönderdi kâhini bulmak için.”

“Arada kontrol et. O moloz uykuya düşkündür.”

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin