32. Hengame ♠

44.4K 3.6K 206
                                    

Ruhumdan kaldırılan umudun naaşı, bir yabancının dudaklarından çıkacak tek kelimeyle dirilmeye mahkûmdu. Titreyen ellerimde zorlukla tuttuğum, hitan adını verdikleri siyah demir parçasını öyle sıkıyordum ki cılız parmaklarımın arasında parça- lara ayrılabilirdi her an. Benliğime işlenen katıksız bir korku var- dı ve dönüştüğü suretin kanlı elleri boynuma yapışmıştı. Ömrü boyunca ilk kez böyle bir anla sınanmam bir yana, eğer yalnız olsaydım çoktan bozguna uğramıştım.

Korku filmlerinde herkes öldükten sonra zafere ulaşan o kız olamazdım ben, yaptığı bir aptallık yüzünden ilk başta katledilenlerin yanında saf tutardım ancak. O güçlü kız Derin’di. Ben korkudan ağlayamıyordum bile.

“Birine ulaştın! Kime ulaştın Hare!”

Derin’in yüksek çıkan sesi üzerine kaldırdım korkudan donuklaşmış harelerimi. Ulaşmıştım, peki ulaştığım adam kimdi? O hengâmede zihnimde aydınlanan ışık huzmesi bu soruyu du- daklarıma doğru itti. Kapı, aldığı her darbede arkasına destek yapılmış eşyaları deviriyordu ve kötülük, içeriye adım atmak için var gücüyle cebelleşiyordu.

“Şu an bunun bir önemi var mı, zor durumdayız,” diye mırıldandım. Yapabildiğim tek şey buydu.
O adamın sesinde ruhuma dokunan bir şeyler vardı, belki tehlikenin kelimelere dökülmüş hali, belki de anın verdiği vesveseydi, bilemiyordum. Belki de ona hiç ulaşmamalıydım, ama başka çarem yoktu.

“Yardıma ihtiyacımız var,” diyebildim titreyen sesimle. “Birinin bize yardım etmesi gerek.”
Kalbim göğüs kafesimi zorlarken, bakışlarım da Derin’in teferruatsız direnişindeydi. El oyması ahşap sandığı kapının arkasına zorlukla itmeye çalıştığını fark edince içine düştüğüm şoktan bir nebze sıyrılıp hızla yerimden sıçradım. Hitanı beceriksiz hareketlerle cebime sıkıştırarak ellerim ve kalçamın yardımıyla var gücümle ittim.

“Birisi gelecek şimdi, saniyeler sonra birisi burada olacak.” Gayet sakindi, sanki bir direnişte değildik ve rutin konuşmaları- mızdan birini gerçekleştiriyorduk. Oysa ona karşın, benim bedeninde titremeyen uzvum yoktu.

“Ya gelmezse, Derin, ya kimse bize yardım etmek için buraya gelmezse?”

Sesimi kesen şey, kapıya inen ağır darbe oldu. Akabinde ahşap kapının ortasında beliren baltayla canhıraş bir çığlık attığımda cebimden sallanan hitan kaydı ve yerde parçalara ayrıldı. Derin, sessizliğini koruyordu ancak hareketlerinin tepkisizliğe iştiraki bu son hamle karşısında vuku bulmuştu.

“Yapacak bir şey kalmadı.”

Tek bir mimiğe tabi tutulmayan ifadesi çaresizliğin pervasız bayrağını havalandırdığında, kapıya art arda inen balta darbelerine dehşetle bakakaldım. Göz pınarlarımda yaş, bedenimde hareket yetisi donmuş gibiydi. Kapıya indirilen her darbe bizi bilinmezliğe bir adım daha yaklaştırırken onun ismi yankılandı zihnimin gerilerinde.
Neden çağrıma geri dönmemişti? Neden gelmemişti Ateş? Geriye doğru sendeleyen adımlarım yatak demirinin sert yüzeyine çarparak bedenimi yatağa serdi. Örtüsü bozulmamış yatağın içine girip kaybolmak istedim. Çok değil, birkaç dakika içinde adamlar içeriye girecekti, sonrası ise garip bir muamma…

“Bize ne yapacaklar?” diye sordum, aldığı her darbede kirpik- lerimi birbirine vurduran kapıdan bakışlarımı ayırmadan.

“Bilemiyorum, her şey olabilir. Her ihtimali düşün.”

Yutkundum, korkunun musibet yumrusu boğazıma takılı kaldı. Her şey olabilirdi. Aklımdan tüm irtikâplar geçti; bizi yok edebilirlerdi, kaçırabilirlerdi, ama en kötüsü Tamer kadar iğrenç bir düşünceye sahip olabileceklerinin ihtimaliydi. Titremem dışarıdan bariz belli olacak boyuta adım attığında Derin’in narin kollarını hissettim bedenimde, sıkı sıkıya sarmaladı beni.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin