11. Ateş ♠

117K 8.5K 1.5K
                                    

“Tercümesi zor izahların anlam azaltma dersindeyim, bugün biriyle
sevişsem ertesi gün cenazesindeyim."

*

3 Nisan 1947

Genç adam şirketten çıktığında seri adımlarla otoparka yöneldi.
Yorgun ve stresliydi, üstelik hareketli bir gün geçirmişti. Yine
de aklından geçenlere engel olamadı bu durum. Otoparka ulaşır
ulaşmaz şoföründen arabasını getirmesini istedi. İçinde bulundu-
ğu ruh hali sağ ayağının tuttuğu ritimden rahatlıkla anlaşılıyordu
aslında. Ayakkabısının burnu hızlı hızlı beton zemini döverken
yapacaklarını bir kez daha geçirdi içinden.

Nihayet arabası tam önünde durduğunda, “Sen in ağabey, bugün
ben kullanacağım,” dedi şoförüne aceleci bir tavırla. Şoförü
duruma bir anlam veremezken arabadan inip patronuna kapıyı
açık tuttu.

“Buyurun Ateş Bey.”

Genç adam Chevrolette arabasına binip yola koyulduğunda
çok geçmeden bir sarrafın önünde durdu. İçeri girerken saatini
kontrol etti. “Güzel,” dedi kendi kendine.

“Emanet hazır mı usta?”

Sarraf gülümsedi, Ateş’in aceleciliğinin sebebini biliyordu. Alt raflardan çıkardığı gerdanlık kutusunu tezgâha koyarak kapağını
açtı; muazzamdı. El emeği gerdanlık tüm zarafetiyle kendini gösteriyordu.

Tekrar arabasına bindiğinde dikiz aynasından bakarak dağılmış
siyah saçlarını düzeltti. Yakışıklıydı; mavi gözleri ve gür siyah kirpikleriyle birçok genç kızı kendisine hayran bırakıyordu Ateş
Karan. Ama o, tek bir kadına âşıktı ve tüm hazırlığı evleneceği
kadının doğum günü içindi.
Ona işlerinin yoğunluğu nedeniyle gece yarısından önce görüşmeyeceklerini söylese de tüm toplantıları iptal etmiş ve gün
ortasında ancak şirketten ayrılabilmişti. Chevrolette, iki katlı
bahçeli bir evin önünde durduğunda kravatını düzelterek aşağıya indi. Ceplerinin yoklayıp evin anahtarını bulduğunda sessiz olmaya özen göstererek kapıyı açtı.

Etraf sessizdi ama aynı zamanda fazlasıyla da dağınıktı. Denizi
andıran mavi gözleri çevreyi süzerken, kanepenin önündeki
ahşap masada durdu. İki kristal kadeh üzerinde bulduğu ruj ve
parmak izi lekeleri, orada yaşanan bir şeyleri anlatıyordu. Kalın
siyah kaşları çatıldı, sessizliğe kulak kabarttığında, aslında çok da
sessiz olmadığını fark etti. Derinden gelen kıkırtı sesleri tanıdıktı ve Ateş’i üst kata davet ediyordu.

Davete icabet etmek istemiyordu genç adam fakat içindeki zaruri
his onu bir şekilde merdivenlere doğru sürükledi. Adımları
ağır ve sessizdi; tıpkı düşünceleri gibi. Çıktığı her basamak ona
bir şeyleri izah ederken, önce sesin sahibinin tanıdı. Neşeyle kı-
kırdayan bu ses Emel’den başkasının değildi.

Odanın önünde durduğunda yaşadığı karmaşayla yutkundu.
Dimağına yer etmeye çalışan pervasız düşüncelerinden imtina
etmeye çalışsa da bir yanı çekimserdi. Elini kapı koluna uzattı ve derin bir nefes aldı. Bunların, aldığı son gerçek nefesler olduğunu
bilemezdi.

Kapı kolu aşağı inerken kapıyı itme girişiminde bulunmadı
Ateş, biliyordu ki kapı kapalı olmadığı zamanlarda aralık durmaz ağır ağır sonuna kadar açılırdı. Yine öyle oldu, kapı ağır ağır açıldı.

Ateş, gördükleriyle olduğu yerde kaskatı kesildi, çenesi kitlendi,
nefes alamadı, hatta yutkunamadı bile. Güçlü adamdı Ateş ama o
an kendi gücünün altında yerle yeksan oluyordu.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin