HİS 2 FİNAL ~24

14.9K 1.3K 1.3K
                                    

Uzuuun bir ikinci kitap finali. Oy ve yorumlarınızı lütfen unutmayın. Keyifle okuyun.

🔥

Seninle acının koynunda; üzerimize akıttığı katranlarıyla demlenirken, acı bizimle dallanıp budaklanıyordu.

Derunumun yükseldiği gök ikiye yarılıyordu. Gök kan ağlıyordu. Birbirimizin ellerini bırakmamak için içimizin yongasını karanlığa peşkeş çekiyorduk. Can çekişiyorduk.
Avuçları boş kalan iblisin acı uğuldamaları sarıyordu dört bir yanımızı. Bizi tüketen lanet, ayak bileklerimizden başlamıştı prangalamaya. Sana atmak istediğim adımlarım, hep bir yasaklıydı sevgilim.

Uyku mahmuru gözlerimi yanında uyandığım adama araladım. Uyuyordu. Ne güzel uyuyordu. Tavana bakan güzel çehresine döndüm yönümü usulca. Bacaklarımı karnıma çekerken, başımın altındaki omzuna iyice yerleştim. Uyurken dudakları tam olarak leylak rengiydi. Ucu hafifçe yukarı kalkan iri burnu ve kıvrık, siyah kirpikleri ona seyretmeye zorunlu kılıyordu gözlerimi. Dağınık siyah saçlarından alnına düşen bir tutama hayranlıkla baktım.
Göğsünden usulca kaldırdığım elimi yüzüne çıkardığımda, parmaklarımı yüzeysel olarak keskin hatlarının üzerinde dolaş- tırmaya başladım. Ilıktı. Benim yanımda her zaman olduğu gibi soğukluğuna sırt dönmüştü heybetli bedeni. İfadesi huzurlu göründüğü nadir anlardan birindeydi. Onun aksine benim kalbime karanlık pençeler atılıyordu.

Gidecekti. Gidecektiler. Ağabeyim, Sezgin ve o.

Bu gece akıbeti muamma bir harbe girişeceklerdi.

Geride kalanların avuçlarında ölmüş umut fidelerini çiğneyerek, bu gece bu karanlık evin kapısından çıkıp gideceklerdi. Üç adam, savaşın bu denli yaklaştıklarını bildikleri halde bize henüz dün gece haber vermişlerdi.

Muhtemelen Derin ve Yasemin benim öğrendiğim dakikalarda öğrenmişti. Her birimiz sevdiğimiz adamların yatağında burun buruna gelmiştik kaçmak isterken suratımıza çarpılan bu gerçekle. İki göğsümün arasına devasa bir taş oturmuştu. Yutkundukça hacmi artıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. Beni bu denli acıtan durumu öyle basit bir şeymiş gibi söylemişti ki! Başımı göğsüne alıp, saçlarımı severken itiraz kabul etmeyen bir konuşmayla, "Gideceğiz," demişti. "Gideceğiz ve siz kadınlar burada kalıp bizi bekleyeceksiniz." Bu kadar basit miydi!

Acıyla yerimden doğrulup avucumu göğsüme yasladım. Onca şey yaşamıştım, yaşamıştık. Kendim için böyle endişelendiğimi hatırlamıyordum hiç. Tenimden sıyrılan korku tüm hücrelerimi esareti altına almıştı. Kati surette terk etmiyordu. İçimi çekersen sessiz olmaya çalıştım ama kendimi tutamayacağımı biliyordum. O benden güçlü olmamı beklerken, dahası bizzat onun önünde güçlü olmayı isterken buna tezat bir eylem sergilemek istemiyordum.
Kalçamı yataktan kaydırarak ayaklarımı aşağı sarkıtmıştım ki, yataktan destek alan bileğimin kavranmasıyla irkildim.
"Yanımda ağlayabilirsin."

Ah! Kesinlikle kâhinin veliahdıydı bu adam!

"Ağlamayacağım," dedim bakışlarımı ona çevirmeden, sesimi güçlü tutmaya çalışarak.

"Neden yılan gibi gizlice yanımdan süzülüyordun o halde?" Acıyı boğazımdan kovarcasına yutkundum. Bakışlarımı kademeli olarak ona çevirdim ve siyah çarşafların içindeki yeni uyanan varlığına baktım. Tek kolunu başının altına almıştı, bu pazılarının tüm ihtişamıyla belirginleşmesine sebep okurken, intizamlı bir biçimde karnına dizilen kare kaslarının hemen altına kaymıştı örtü. Diline dolanmamak adını hızla yukarı çektiğim bakışlarım, uyku mahrumu mavileriyle çarpıştı. Hafifçe şişen göz kapakları siyah kirpiklerini daha belirgin kılarken, kaşları kadar dağınıktı mavileri.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin