16. Üşüyorum ♠

111K 8.3K 527
                                    

Ruhlar Şehri’nde geçen her günüm, beni sürekli başka bir çözümsüzlük kapısına çıkarıyordu. En acısı da tek bir kapının bile anahtarı mevcut değildi ceplerimde. Buraya geldiğim günden beri hiçbir anlam teşkil etmeyen bakışlarımı etrafımda gezdirdim. Kulağıma çalınan mübalağa dolu sesler silsilesi benim için gürültü
kirliliğinden başka bir şey değildi.

“Boyu ne kadar uzun, bu şehirdeki en yakışıklı erkek Ateş olmalı!”

“Gözleri mavi mi tatlım? Bu mesafeden seçemiyorum.”

“Çoook yakışıklı, Tanrım! Onunla bir gece geçirmek hiç fena
olmazdı.”

Kadınların, ağızlarından salyaları akarcasına çıkardıkları sözler
midemi bulandırmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Aynı
zamanda bazı adamların bedenimde dolaşan çirkin bakışlarını görmezden gelmeye çalışmak kusma isteğimi ziyadesiyle tetikliyordu.

“Ne o tatlım? Yoksa Ateş’i görmekten soyutlandığın için sinirlerin mi bozuldu?”

Izabelle’in, uzun boyu ve hatırı sayılır yükseklikteki topuklu
ayakkabıları sayesinde beni yukarıdan süzen bakışlarına tepkisiz kaldım. Onunla mağlup olacağım bir savaşa girmek istememem şahsım adına akıllıca bir davranış olurdu.

“Sana diyorum, sakın beni es geçme!”

Sesine karışan öfkeli tınıya karşı yüzümü ekşittim. Güçlü tutmaya çalıştığım bakışlarımı Izabelle’e çevirdiğimde, hemen yanında
dikilen Sezgin bizden bağımsız olarak metrelerce ötedeki Ateş’e odaklanmıştı.

“Sinirim falan bozulmadı, neden bozulacakmış?”

Koyu kırmızı boyadığı dudakları kıvrıldı ve gülümsemesi itici
bir kahkahaya dönüştü. Tek mimik oynamayan bakışlarım, kalemle
çizilmiş kadar güzel olan çehresinde dolaştı.

“Suratın öyle demiyor ama.”

Gözlerim Derin’i aradı. “Sana öyle gelmiş.”

Yüzündeki pervasız ifadeden benimle uğraşmaya devam edeceği
alenen ortadaydı.

“Ne o, Derin’e mi bakınıyorsun? Çok yanlış tarafı seçtin haberin
olsun. O kenar mahalle dilberi bana hiçbir şey yapamaz.”

Ona cevap vermemek için dudaklarımı birbirine bastırdığım
sırada yanımızda biten bir görevli, tepsisindeki içecekleri önümüze sıraladı. İlk defa gördüğüm ufak bardağın içinde bulunan tuhaf
sıvılar benim anlamsız bakışlarıma maruz kalırken Izabelle’in
keyfini iyice yerine getirmişti. Topraktan kadehi eline aldığında
fırsattan istifade geri geri gitmek suretiyle kalabalığa karıştım. Bu
kızla başa çıksa çıksa Derin çıkar, diye düşünerek kalabalığı yarıp
ilerlemeye başladım.
O kadar çok insan vardı ki bu kalabalıkta Derin’i bulmam neredeyse imkânsızdı. Beyaz suratlı ruhların şen kahkahaları arasında öylece kalakaldım, bir süre sonra başım dönmeye başladı.
İçten içe yaşadığım titremeye rağmen, tenim fark edilir derecede
sıcaktı; kesinlikle iğnenin yan etkileriydi!

Ayaklarımı zorlayıp ufak adımlarla Ateş’in bulunduğu yöne ilerlemeye çalıştım, orada beni muhakkak görürlerdi. Yürürken
içeri doğru kıstığım kollarımla dışarıdan tuhaf görünsem de ruhlara çarparak sıcaklığımı fark ettirmek isteyeceğim en son şeydi.
Ateş’e sadece birkaç metre kaldığında koluma yapışan soğuk el
tüm bedenimi ürpertti, Derin’in elleri olamayacak kadar kabaydı.
Ateş’in elleri olamayacak kadar histen yoksun.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin