62. Krizantem ♠

46.6K 4.2K 1K
                                    

Üryan bedenimden süzülen su damlaları en az tenim kadar beyaz olan yüzeyden kayıp ızgaraya akarken, zihnimde yarışan düşüncelerimin oluşturduğu kısır döngü devinimsiz süren dakikalarımı uzatıyordu. Parmaklarımı havaya kaldırıp buruşan derime baktım. Çıkma zamanım gelmişti. Oturduğum yerden kalkarak sepetin üzerine koyduğum gri örtüyü üzerime geçirdim. Demirden maşrapayı fıçının içine attıktan sonra, adımlarımı bilhassa sesli bir biçimde atmaya özen gösterdim. Muhtemelen kapının önündeydi ve banyodan sorunsuzca çıkmamı bekliyordu. Banyo kapısına yaklaşmamla uzaklaşan adımlarının sesleri aslında son zamanlarda aramızda geçen diyaloğun kısa özetiydi. Özür dilemesine müteakip geçen birkaç gündür tek kelime etmemiştik.
Birkaç saniye bekledikten sonra kapıyı açıp duvardan destek aldım ve o şekilde odama doğru yürümeye başladım. Bedenim- deki güç iyiden iyiye çekilmiş vaziyetteydi. Yataktan zorlukla kalkıyor, zorlukla yürüyordum. Çoğu zaman başımın dönmesiyle olduğum yere düşmekten son anda kurtuluyordum. Aslında bu çok da umurumda değildi, ihtiyarın söyledikleri sırasıyla gerçekleşiyordu. Sadece onun önünde ayağa kalkmamaya dikkat ediyordum, bir de Derin geldiğinde durumumu belli etmemek için oturduğum yerden konuşuyordum. Benim için üzülmelerini istemiyordum, birdenbire aralarına girdiğim gibi birdenbire çekip gitmekti niyetim. Ailemi yeterince üzmüştüm, başkalarına gerek
yoktu. Günün üçte birini uyuyarak geçirdiğim için odamdan çıktığım zaman dilimleri sayılıydı. Zira fazla yemek yiyemediğim için tuvalet ihtiyacım çok da olmuyordu. Tükeniyordum, günden güne eriyordum.
Odama girdiğimde yan yana dizilen beş ısıtıcıya bomboş gözlerle baktım. Hayalet gibi peşimde dolaşıyordu. Mutfağa girdiğimde yemeğimin hazır olduğu gibi, hazırladığı sıcak içecekleri de kapımın önüne bırakıyordu. Sonra birkaç kez kapıyı tıklayıp ortadan kayboluyordu. Onun gibi bir adam pişmanlığını göstermekten çekinmezken, içimde kırılıp dökülen şeylerin tamirini mümkün kılamıyordum. Aslında en çok da ona kırgın ölmekten korkuyordum.

Üzerimdeki örtüyü sıyırıp yatağa attıktan sonra çıplaklığımı siyah iç çamaşırlarıyla örttüm. Bacaklarımdan geçirdiğim siyah taytın üzerine kalın bir kazak geçirdim. Kalçalarıma kadar inen yeşil kazağın içinde kaybolmuştum. İstemesem merak beni boy aynasının önüne itti. Elmacık kemiklerim hiç olmadığı kadar belirginleşmiş, gözlerimin altı ise bariz bir şekilde morarmıştı. En son Derin’in evinde aynaya bakıp beğenmediğim görüntümden çok daha berbat haldeydim.

Aynanın yönünü ters istikamete çevirmek için her iki yanından kavradım. Fakat ne kadar itersem iteyim yerinden milim oynatamadım. Dudaklarımdan süzülen kahkahalar bizzat kendimle dalga geçmek üzere dökülüyordu. Yürüyecek halim yokken, aptal gibi boyum kadar aynayı yerinden oynatmaya çalışıyordum. Her daim yorgun olan bedenimi yatağın üzerine boylu boyunca devirdim. Üzerime çektiğim kalın örtüler eşliğinde gözlerimi kapatırken uykuya dalmam sadece birkaç saniyemi alıyordu artık.

***

Mide bulantısıyla gözlerimi açtığımda, ağzımdaki safra tadı yüzünden öğürmemek için kendimi zor tuttum. Yatak başlığından destek alarak ağır hareketlerle ayağa kalkarken yöneldiğim sürahinin boş olduğunu görerek yüzümü buruşturdum. Elimi sürahiye uzatmamla geri çekmem bir oldu, taşıyamazdım. Kendime acıyan yanımı ardımda bırakarak kapıya yöneldim. Hava karanlıktı ve yine yağmurluydu. Salona ilerlemeye başladığımda Ateş’in uyuyor olmasını diledim içimden. Ona belli etmemek için bir yerlere tutunmadan yürümeye çalışmak çok zordu.
Varlığının habercisi hisler bedenimi yoklamamıştı neyse ki. Birkaç dakika sonra mutfağa ulaştığımda koca bir bardak su doldurdum ama yarısını bile zor içtim. Midem küçülmüş gibiydi. Sanki bir lokma fazla yemek yesem kusacakmışım gibi hissediyordum kendimi. Yokluğunu fırsat bilerek mutfak masasının kenarlarından destek alıp salona ilerledim. Karanlıktı. Işığı açmayı es geçerek odama yürümeye devam ederken sol yanımda derin bir karıncalanma başladı. Gayriihtiyarî duraksayan adımlarımla birlikte, bedenimi onun olduğu yere çevirdim. Karanlığın içinden sadece siluetimi seçebildiğini biliyordum. Bana baktığını biliyordum. İçtiğim suyla ıslanmış dudaklarımı yaladıktan sonra elimi sandalyenin başından çektim ve desteksizce yürümeye başladım. Çok zordu.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin