HİS 2 BÖLÜM~7

65.6K 6.1K 1.7K
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen...

Lindsey Stirling~ Beyond The Veil

🔥

Nefesim nefesinin izinden giderken, sarmaş dolaş olan gölgelerimizin tek parça yansıması zihnimin karanlık duvarlarında kendine yer bulmuştu..

Beni öptüğü anlar belleğimin dik çatısından aşağı yuvarlandı ve gözlerimin önüne düşerek ruhumu parçalara ayırdı. Israrcı bakışları dudaklarımdan ayrılmazken onca zaman sonra tenime değen teninin heyecanı arşa ulaşıyordu içimde. Aslında hissettirdiği her duyguyu zirvede yaşatıyordu. Bilmese de, bu böyleydi.

Soğuk parmak uçları tenimi bir parça daha kavrarken arafa düşmüş bakışları yaklaştı, yaklaştı. Veremediğim yanıt aramızda sıkışıp dağılmıştı.

"Kızaran yanakların" diye konuştu, iç gıdıklayıcı bir fısıltıyla. "Bir cevap niteliğinde"

Ağır ağır yutkundum. Kızarmış mıydım? Ah, bundan hiç şüphem yoktu.

Yukarı kaldırdığım kirpiklerimin arasından ona baktıkça tüm gücüm eriyordu sanki. Kokusu, zehirli bir kimyasal gibi ağır ağır yok ediyordu.

"Belki" dedim dümdüz bir sesle. "Belki öpmüşsündür"

Kaşları çatıldı. Evet, siyah gür kaşları belirgin bir biçimde çatıldı.

"Oyun mu oynuyorsun?" elinin altında ki bileğimi sıktı. Canımın acısını göstermemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Ateşin etrafında yürüyorsun, farkında mısın? Neden yanmaya bu kadar meraklısın?"

Şayet onu ilk tanıdığım zamanlarda olsaydım bu çıkışına karşılık geri atardım. Şimdi ise tam tersini yaptım, parmak uçlarımda yükselerek yüzümü yüzüne yaklaştırdım ve en az onun kadar duygusuz bir sesle konuştum.

"Ben o ateşin içine defalarca düştüm, beni bununla korkutamazsın"

Tek hamlede bileğimi ondan kurtardıktan sonra bir kaç adım geriye gittim ve çadırın örtüsünü araladım. Niyetimi anlayan bakışlarımın başlattığı iç isyanı kaile almayarak ondan ayırdım ve dışarıda sabırsızca bekleyen kadına tırmandırdım.

"Şimdi, ister burada kal ister peşimden gel. Fakat tüm bunları yaparken aklının bir köşesine söyleyeceklerimi yaz Ateş Karan!" diye meydan okudum ve hislerimden güç almak istercesine gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Beni hatırlamıyor olmanı acıtsa da olsa kabul edebilirim, ama beni hissedemezsen şayet, işte bununla savaşamam"

Sözlerimin bitmesine eş zamanlı olarak koşar adım oradan uzaklaştım. Çadırıma geri dönerken, çadırların arasında dolaşan muhafızlara yakalanmamak adına verdiğim mücadeleden dolayı peşimden gelip gelmediğini görememiştim. Aslında geri dönüp bakmaya cesaretim yoktu. Gelmediğini gördüğümde düşeceğim çukurdan çıkamayacağımı biliyordum zira. Gelmeyeceğini düşünmek, orada o kadınla kalacağını bilmek, bunlara ihtimal vermek bile aldığım nefesi lime lime ediyordu. Çadıra ulaştığımda sessiz olmaya özen göstererek ağabeyim ve Yasemin'in ortasına uzandım. Başını yastıkla bulundurmadan hemen önce gördüğüm şey, dudaklarımın kıvrılmasına sebep olmuştu.

Beni peşine düşüren heybetli gölgenin, bu kez ters istikamete ilerleyen yansıması vurmuştu çadırın karanlık yüzeyine.

Ateş, peşimden gelmişti.

🔥

Ne kadar olduğunu hesaplayamadığım bir zaman dilimini ardımızda bırakırken, yorulan ayaklarımın fena halde sızlamasıyla yüzümü buruşturarak inledim. Benim dışımda kimseden ses çıkmaması, hallerinden memnun olduğunu göstermezdi elbette. Hele ki ağabeyimi Ateş'in evine götürmek için döktüğüm dilleri baz alırsak, ses çıkarmadan dakikalardır yürümesi bile bir mucizeydi.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin