His 2 BÖLÜM~8

71.1K 5.9K 3.4K
                                    

Lake Of Tears~ To Blossom Blue

Her gün bölüm soranları yorumlarda da görmek isterim.

(Baştan belirtiyorum, bu bölüme rekor yorum istiyorum:)

🔥

Ateş mavilerinin ruhumu ablukaya aldığı vakit; teni tenimi kırağılarıyla kaplıyordu, buzuyla yakıyordu.

Sadece bakıyordu, göz bebeklerinden sallanan ifadesizlik, ucu bucağı olmayan bir umman misali ağır ağır içine çekiyordu.

Oysa saniyeye dahi tekabül etmeyen üç beş salise, kulağıma bizi hatırladığını fısıldamıştı. Çok, çok kısa bir an harelerindeki karanlık ışıldamıştı. Bilemiyorum. Belki de aptal zihnimin düzmecesiydi, hatırlamasını isteyen yanım kumpas kurmuştu bana...

Kabul etmeliydim.

Yerde duran aynasız çerçeve kadar bomboştuk şimdi. Çerçevenin aynasına sahip çıkamadığı gibi, yaşanmışlıklarımızın tek bir katresine dahi sahip çıkamamıştı belleği...

Ben beni unuttuğu yerde can çekişirken, o beni unuttuğu yerden yeniden diriliyordu.

Yaşanmışlıklarımız, cehennemin en ücra köşelerinde ateşe veriliyordu. Ruhumuza siftinen umarsızlık bize alayla gülümserken, birbirimize dokunduğumuz anlar sessiz vaveylalar atarak kül oluyordu.

"Normal olmadığını tahmin ediyordum" diye konuştu elleri bacağımdaki devinimsiz varlığını sürdürürken. "Fakat boş bir çerçeveyi üzerinde taşıyacak kadar kaçık olduğunu bilmiyordum"

Puslanan gözlerimin beni ele vermemesi için dudaklarımı dişleyerek bir kaç adım geriye çekildim. Saniyeler önce zor kullanan adam ellerinin arasından kayıp gitmeme izin verdi şimdi. Hatta, havada kalan eline baktı tuhaf bir biçimde. Çerçeveye yönelmemle parmakları geniş avucuna kapandı ve yumruğu ağır ağır dizlerine düştü.

"Eğer sadece bir çerçeveden ibaret olsaydı, söylediklerinde haklı olabilirdin" sapından yakalandığım çerçeveyi göğsüme bastırdım.

"Aptal bir çerçeve neden bu kadar değerli" sesinde ki ciddiyete tezat söyleyiş biçiminde alay vardı.

"Değerli olan mazisi" dedim tek nefeste.

Hatırlayamadığın mazisi...

Başını ağır ağır sallarken gözlerime kilitlenen gözleri orada bir şeyler arıyor gibiydi. Sanki bir şeylere rastlamak istiyordu.

"Tuhafsın" diye fısıldadı, daha çok kendi kendi konuşuyor gibiydi. "Çok tuhafsın"

Gülümsedim. "Bunu bana daha önce de söylemiştin"

Ellerini koltuğun yanına koyduğunda bakışları göğsümün üzerinde duran çerçeveye kaydı. Ağır ağır yutkunduğuna şahit oldum. Yerinden kalkarken içimi derin bir heyecan sardı, bana yaklaşırken de öyle...

"Mağlup olacağın bir harbe girişiyorsun" dedi, sapasağlam bir sesle. Adımları adımlarımın önünde biterken devam etti. "Benden uzak dur ufaklık"

Başımı iki yana salladım usulca. Gözlerim artık göz yaşlarıma engel olamayacağım kadar yanıyordu. "Hayır..." diye mırıldandığımda ne ara süzüldüğünü bilmediğim bir damla yaş dudaklarımı ıslattı. "Bunu benden isteme, isteyemezsin."

İfadesi bir kaya kadar sertleşti. Ateş'e bakıyordum ama Ateş'i göremiyordum. Bedenimi arafa hapseden Ruhlar Şehri'yken, ruhumu arafa sürgün eden bizzat oydu.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin