HİS 2 BÖLÜM~1

106K 6.6K 3K
                                    


Lindsey Stirling~ Crystallize
🔥

Göğün göğsünden sarkan kurşini rengi ipe dolandım, ya boğazımı sıkarak nefesimi kesecekti, ya da beni ona götürecekti.

Tik, tak..

Tik, tak..

Tik, tak..

Başka ses yoktu, başka hiç bir ses yoktu. Yelkovan ve akrebin devinimlerine ayak uydururcasına, başımı belli aralıklarla öne ve arkaya itmeye devam ediyordum. Tek yaptığım buydu. Tek yapabildiğim buydu. Zihnimin içinde dört nala koşan düşüncelere yetişemiyordum, onları yakalayamıyordum. Sanki, sanki bana ait değillerdi.

Karanlık kemikli parmaklarını benliğimin üzerinde dolaştırıyordu. Susmamı emrediyordu. Dudaklarımı araladığım her an paslı bir jileti yalıyormuşum gibi hissediyordum. Susuyordum.

Bazen beynim duruyordu, hiçbir şey düşünemiyordum. Bazense binlerce şeyi aynı anda düşünüyordum. Buna engel olamıyordum.

Sisli surlarım yıkılmak üzereydi. Yamacıma doğru bir adım atan tuzla buz olan enkazımın altında kalırdı.

Aslında herkes enkaz altında kalabilirdi, ancak hiç kimse benim gibi bin parçaya bölünemezdi.

Çıplaklığımı örten uzun beyaz elbiseyi ayak bileklerime kadar çekiştirirken, eş zamanlı olarak dizlerimi karnıma çektim. Sırtım yatağımın dayalı olduğu soğuk duvarla buluşurken, bu anı haddinden fazla yaşadığım gerçeği ufak ebatlı yapboz parçaları halinde zihnimin pürüzlü yüzeyine dağıldılar.

Aslında herşey, tüm yaşananlar birer yapboz parçasından ibaretti. Görünmez bir el onları belleğime rastgele fırlamıştı ve eş parçalar birbirilerinden çok uzağa savrulmuşlardı.

Her bir ayrıntıyı itinayla yad eden belleğim, hiç birinin ucunu birbirine bağlayamıyordu.

Geçen zaman yaşananları bozguna uğratmıştı. Mağlubiyeti omuzlayan sadece ben değildim üstelik, en hatırlanası anlarda hemen yanımda saf tutuyorlardı. Oysa üç yıla dağılan her bir günü ruhuma derin façalar atarak uğurlamamış mıydım? Nitekim kalleş zamanın sektesine uğruyordu zihnime kızgın demirle kazımak istediğim anlar, bir bir yitip gidiyorlardı.

Elimi enseme götürüp bitlendiğim için küt kesilen saçlarımı kaşıdım. Saç diplerimin kaşımaktan yara olan yüzeyi canımı yakıyordu. Bir önemi yoktu. Zira kimsenin inanmadığı acılarımın yanında bu tür acıların esamesi dahi okunamazdı.

Bedenimi boş bir çuval misali yatağa devirirken kollarım hala dizlerime sarılıydı sıkı sıkıya. Tavanı izlemek alışageldiğim bir durum olsa da, çoğu zaman deli Nazife'nin yerinden olmak istediğimde şeffaf bir gerçekti. Kucağından bir an olsun  düşürmediği oyuncak bebeğiyle devasa beyaz kapıda göründü tam da şu an. Oyuncak bebeğin naylon sarı saçları Nazife'nin kasıklarına uzanıyordu. Başını hafifçe içeriye uzatarak yan-yana konumlandırılmış boş yataklara baktı. Bakışları bana çarptığında kollarının arasındaki bebeği daha da sıktı ve sakınırcasına ters istikamete çevirdi. Gözleri delice bir bakışla irileşirlen sırtını duvara sürterek içeriye süzüldü. Hızlı adımlarla yatağına koşarken bulunduğu konuma uğramak istemeyen bakışlarım yeniden kapıda belirdi. Pazarlamacı Şinasi, elinde eski üskü bir çanta ve kafasında en az çantası kadar uyduruk olan bir şakayla girdi görüş açıma. Kendisi buranın eskilerindendi.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin