Tamam tamam. Sakin olmalısın Aylin. Karşındaki kahve gözlü, insana insanı değil de meteoru andıran varlığa yiyecekmiş gibi bakmamalısın.
Ya tamam da bu kimdi? Neden o da beni alıcı gözleriyle süzüyordu? Karşımda gördüğüm çocuk, kahve göz kahve saçtı. Ama gözleri öyle normal, sıradan kahvelerden değil... Farklı. Biraz arabeskçe gelecek kulağa ama, hurma gibi. Saçları özellikle dağıtılmış gibi darmadağın. Ama ayrı bir hava veriyor. Kasları var, kasları! Tamam, kollarında ve karnında fazla oyalanmamalıyım.
Anca annemin konuşmasıyla kendime gelebilmiştim.
"Ah, ben sizi tanıştırayım. Bu, Durukan... Yeni taşınan komşularımızın oğlu. Durukancım, bu da benim biricik ve tek kızım Aylin."
Durukan mı? Bu ismi hiç duymamıştım. Garip ve etkileyici bir isimdi. Anlamını merak etmiştim. Ondan da önemlisi... Bu çocuk nasıl komşum olurdu ya? Rüya gibi!
"Merhaba..." Dedi ve bana doğru elini uzattı Durukan. Elleri iriydi, uzun parmakları vardı.
Neden inceliyorsun? İşine falan mı yarayacak?
Ya benim neden fesat dolu düşüncelerim, iç sesim var? Allah düşmanıma vermesin böyle çile.
"M-Merhaba. Şey, ee hoş geldiniz evimize, mahalleye falan."
Uzanıp, elini tuttum. Hiç olmadığım kadar fazla garip hissediyordum. Yanaklarımın ısınmaya başladığından emindim, ah, hadi ama!
"Hoş buldum," dedi ve elini geri çekti. Tamam, bu iyiydi. Hem de çok.
"Neyse," deyip devam ettim, "Ben odama çıkayım, malum, misafirlerimiz beni bekler."
Durukan'a ve anneme son bir bakış atıp odama çıktım. Kalbim güm güm atıyordu. Heyecanlanmıştım. Berkeyi gördüğümde bile bu kadar heyecanlanmamıştım ya! Bir dakika, neden karşılaştırdım şimdi ikisini?
"Salak Aylin," dedim ve dolabımı açtım. Deri tayt ve beyaz bir kısa kol çıkardım kendime. Sarı uzun saçlarımı dağınık topuz yaptım. Aynaya son bir bakış atıp kapıya yöneldim. Biraz daha rahattım şimdi.
"Sakinim," diye mırıldanarak kendimi sakinleştirdim ve kapıyı açtım. Aşağıdan gülüşme sesleri geliyordu. Eyvah, belli ki çok kişilerdi! Bu demektir ki yanağım sulu sulu bir sürü kişi tarafından öpülecek! Tanrım sen beni kutsa!
Salona vardığımda ağzım şaşkınlıkla açıldı. Bu kadın ve bu adam... İnsanlar mıydı?! Cidden... Yoksa uzaylı mı?! Kadının o mavi gözleri... Hayatımda böyle okyanus mavisi bir göz görmemiştim. Ve adam... Az önce tanıştığım yakışıklı komşumun kopyası gibiydi ve çok dinç, iyi bir adama benziyordu. Ve son olarak, Durukan... Çocuktan cidden etkilenmiştim ama her neyse, kızların hayatlarında bu tür şeyler her zaman olurdu."Kızım ne çok inceledin öpsene misafirlerimizi!"
Dudağımı dişleyerek anneme baktım. Bana gözleriyle misafirler gidince görüşeceğiz der gibi bakıyordu. 3.Terlik Savaşları... Çok yakında sinemalarda.
"Ayol ben genç kadınım niye elimi öpsün canım? Ahahahha!" Az önce bana etkileyici gelen kadından az da olsa soğumuştum şimdi. Yenge sen en az 40 varsın da yine de sen bilirsin. Tamam tamam o kadar yoksun. Of!
"Hoş geldiniz efendim..." dedim ve kadının elini sıktım, "Hoş bulduk canııım!" dedi ve yanaklarımı sulu sulu öptü. Tanrım... Sen yardım et. "Ay ne kadar da güzelsin sen öyle? Ay ay ay ay, maşallah maşallah! Oğlumla tanıştınız mı?"
Başımı utançla sallayıp adama döndüm ve elini sıktım, "Hoş geldiniz." Başıyla hoş bulduk deyince, Durukan'ı da başımla selamlayıp uslu bir kız edasıyla koltuğuma, babamın yanına oturdum. Misafirlerin yanında maalesef ki cici kız olmak gibi bir zorunluluğumuz vardı. Yapmazsak terlik gelirdi zaten.
"Ee, kaç yaşındasın kızım?"
"17,efendim."
"Ayy bizim oğlanla yaşıtsın kız! O da sizin okula gelecek biliyor musun?!" diye cırladı kadın. Ne? Ne ne ne ne?! Bu çocuk bizim okula gelirse tüm geri zekalı kızlar çocuğu yer be, yazık, günah! Çocuğun adı 2 günde playboya çıkar. Salak çocuk, pislik.
"Aa, ne güzel," dedim yalan bir gülümseme ile. "Neyse Durukancım, siz Aylin ile birazcık odasında arkadaş arkadaş sohbet edin, 10 dakikaya kalkacağız çocuğum."Ya ne diyor bu kadın?! Kuş öldü kadın! Ben odama arkadaşlarımı bile zor sokarım ya bana ne! Benim odam benim posterlerim size ne?! Ya of! Denizlere atın, derimi yüzün, mezara gömüp mezar taşına oo kimleri görüyorum yazın. Ölün beni, gömün beni!
Anneme yalvarır gibi baktım fakat o bana bu bir savaş, klonların savaşı gibisinden bakınca çaresiz küçük Emrah gibi başımı önüme eğdim. Ah be Aylin, ne çektin. Bu Matematik'ten 5 almamdan sonra yaşadığım en kötü trajedikomik olaydı.
--
"Ne çok Son Feci Bisiklet posteri var... Niye bu kadar çok dinliyorsun?"
"Sana ne," dedim tersleyerek. Çocuk cevabıma gülümsedi. Tamam bu cevabıma çok çok azıcık pişman etmiş olsa da, umurumda değildi. Böyle çocuklar hep çok sapık, iğrenç, pislik, kızların kalbini kıran, kendini beğenmiş tipler oluyordu. Allah tip vermiş beyni koyvermiş işte, ne yaparsın.
Dönen sandalyemde bir tur daha atıp sıkıntıyla ofladım. Hep aynı saçmasalak soruları soruyordu, benim cevabım ise hep sana ne idi."Death Note posterleri de var burada."
"Bir sorun mu vardı birader?"
"Niye erkek gibi konuşuyorsun?"
"Sadece her şeye burnunu sokan insanlardan hoşlanmıyorum."
"Ben de her şeye laf yetiştirmeye çalışan basit insanlardan haz ediyorum diye bir şey demedim."
"Her şeye laf yetiştirmeye çalışan basit insanlardan haz ediyorsun diye bir şey demedim."
"Her şeye laf yetiştirmeye çalışan basit insanlardan haz ediyorsun diye bir şey demedin."
Lafları bu kadar doğru söylemesi, daha doğrusu karıştırmaması beni sinir etmişti. Şu an ona cidden çok sinir olmuştum. Mavi gözlerini kahve gözlerine kilitleyerek gözlerimi kıstım, "Geri zekalı."
Duyduğu kelimeyle kahve gözlerinde bir anda yoğun kar yağışı yağmaya başladı diyebilirdim. Bir anda nasıl böyle öfkelenmişti böyle? Salak!
Aramızdaki mesafeyi kapatmaya yeltenmesiyle birlikte, sinirle geri çekilmeye çalıştım, fakat o kolumdan sımsıkı tutmuştu, "Bıraksana beni salak!" Yüzündeki ifadeden bir şey kaybetmemiş, hala aynı öfkeyle mavi gözlerime bakıyordu. Derin nefesler aldığı belliydi.
"Bir daha bana geri zekalı deme. Yoksa kolunu tutmaktan çok... Aklına bile getiremeyeceğin kadar çok farklı şeyler yapacağım."
Af buyur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sapık!.
HumorBizim hikayemizin olağanüstü bir güzelliği yoktu. Olağanüstü kişiler, olağanüstü olaylar... Hiçbiri. Ama bizim hikayemizdi ya... Bu en güzeliydi. Bu, o gülünce kalbimin deli gibi çırpınışının, ne kadar kırılırsak kırılalım dönüşümüzün hikayesiydi. B...