●Komşu?!

140K 3.8K 523
                                    

Medya: Aylin Ay.

Yuh! Çüş! Berkenin burada ne işi vardı? Bizi mi takip ediyordu? Hah... Saçmalama Aylin! O senden daha bugün ayrıldı. Kızgın bakışlarımı, okyanus mavisi gözlerine kilitledim sinirli sinirli. Nedenini söylemeden ayrılmıştı ya sabah, istemsizce soğumuştum ondan.

"Ne işin var senin burada?" dedim bağıra bağıra, "Yoksa bizi mi takip ediyordun?"

"Evet! Bizi mi takip ediyordun?"

Güneş hemen arkadan o cümleyi ekleyince bu sefer ona baktım kızım kapasana çeneni ciddi ortamı bozuyorsun bakışlarımla. Takmadı beni Güneş. Berkeye bakmayı sürdürdü. Nefret dolu bakışlardı bunlar. Oysa Güneş Berkeyi enişte olarak  çok severdi.. Neler oluyordu?

"İşim gücüm yok sizi takip edeceğim ha? Kusura bakma güzelim... Hayal dünyasında fazla yaşıyorsun."

Tam cevabını yapıştıracaktım ki Güneş devreye girdi, "Defol git lan oradan orangutan yavrusu! Camış! Hayvan! Söyleyeyim mi lan bugün gördüklerimi?!"

Bugün gördüklerimi derken? Ne diyordu ya bu Güneş?

Ben olanları sindirmeye çalışırken Berke Güneşe göz kırptı, "Söyle bebeğim. Böylece arkadaşın da peşimi bırakmış olur."

"Ben mi senin peşinde dolanıyorum hıyar turşusu? Bana gelip de yalvaran sendin çıkmam için! Güneş? Ne gördün?"

Berke dudaklarını yaladı. Ondan şimdi iğreniyordum. Şu an sinirli olmasam zaten ağzından girer burnundan çıkardım da... Neyse!

"Neyse tatlım. Güneş sana olanları anlatırken ben yeni sevgilimle eğleneyim biraz... Sonuçta o bir çocuk gibi hayallere kapılmıyor."

Dediği şeye bir kere daha sinirlendim o an. Hayaller kurardım elbet, gerçekleşmelerini isterdim. Kafamda yarattığım insanların gelmesini beklerdim. Berke'nin doğru insan olduğunu sanmıştım. Yanılmıştım. Onun gibi birini sevmek ölümdü. Yine de uğrunda binlerce kere ölüp, yeniden dirilmiştim her gülümseyişinde. Aptalmışım.

 Tam arkasını dönüp gidiyordu ki var gücümle bağırdım, "Sen ve senin gibiler... Ne kadar acınasısınız! Kendini adam zanneden ama erkek dahi olamayan herifler! Emin ol, sana tüm kalbimle acıyorum. Sen var ya sen! Asla birine aşık olamayacaksın. Bir kızla cinsel ihtiyaçların için birlikte olacaksın hep. Kalbin asla ona sarıldığında deli gibi çırpınmayacak. Senin uğruna sigaralar yakıp ciğerini de kalbin gibi bitirdiğin bir kız olmayacak. Sen bu dünyadaki en kutsal duyguyu asla yaşamayacaksın. Aşkı tadamayacaksın. O yüzden sana sadece acıyorum. Şimdi def ol git!"

"Amin güzelim," dedi dediklerimi duyunca. Sadece bu iki kelimeyi söyledi. Gülümsedi. Acımadı.

Sonra gitti. Arkasında koca bir harabe bıraktı. Yanlış insanlar için üzülürdük hep. Bu kaçıncı yanlışımdı?

Güneş kolumdan tutup yol kenarındaki kaldırıma oturttu beni, "İyi misin? Ama var ya iyi dedin... Ne kadar adi bir piçmiş değil mi?"

Sakinleştikten sonra başımı salladım. Ne kadar adi bir piçti...

"Ee? Bugün gördüklerin? Anlat artık, çatlayacağım!" Sırıtıp derin bir nefes aldı. Uu, uzun olduğu baya bir belliydi. "Hazır mısın?" Destek verircesine gülümsedim, "Hazırım." Değilim.

"Şey... Bugün okulda dışarı çıkmak için geç kaldım. Zaten sana önden gitmeni söylemiştim. Sen gittikten sonra... Onun sınıfında bazı fısıltılar duydum. Şey... Sahra ve Berke sarmaş dolaş sarılıyorlardı. Bir şeyler konuşuyorlardı. Kim hakkında bilmiyorum ama "Aylin" dediklerinden emindim. Belki de sevgililerdi. Zaten senden ayrılmadan önce öyle dedikodular dolanıyordu ama söyleyemedim. Üzülmeni istemedim."

Nefesimi tutmuş bir şekilde anlattıklarını düşündüm. Demek ki beni okulun en iğrenç, kepaze kızıyla aldatmıştı. Sahra Berke'nin benden ayrılmasını gözlüyordu. Belki de gözlemiyordu bile. Kalbim... Çok acıyor, can çekişiyordu şu an.

Verdiğim nefes titredi.

"Aylin... Kız sarı. İyi misin?"

Başımı salladım yine. Hızlı hızlı... "İyiyim." Değilim.

Alaylı bir ses tonuyla cevap verdi, "Evet.. O kadar iyisin ki ağlıyorsun."

Ağlıyor muydum? Onu bile fark etmemiştim. Sıkı sıkı sarıldım Güneşe. Bıraktım kendimi... Şimdi ağlayayım, ağlayayım sonra eskisi kadar acımazdı yüreğim. Hep öyle olmaz mıydı zaten? Acılar geçmezdi, ama alışırdık. Benliğimize işlerdi acılar. Acıyla özdeşleşmekti bu. 

"Ağla kız... Ağla."

Dediği gibi de yaptım. Ağladım doya doya... Acıdım kendime. Berke gibi birine sevmeme acıdım. Sevgime acıdım. Ona acıdım. Şerefsizliklerine acıdım.

"Ya... Zaten seni hak etmiyordu ki, kız. İyi oldu. Vallahi..."

Burnumu çektim. Eve gidince iyi bir azar işitirdim galiba. E sonuçta şu an okuldan eve dönüyorduk ve baya baya bir zaman kaybetmiştik.

"Tamam... Haklısın. Beni hak etmiyor. Aşkımı hak etmiyor. Bak Güneş, sana söz veriyorum. İleride benim aşkımı hak edecek birini seveceğim. Ve onu hiç bırakmayacağım."

Olacaktım işte...

Güneş gözlerimin içine bakıp uzun bir kahkaha attı. Tam susacakken bir daha, bir daha başlıyordu kahkahası, "Kızım şu an delirmesi gereken benim... Rolleri değişmemiz lazım."

Bana öyle bir baktı ki bir anda dayanamayıp ben de kahkaha atmaya başladım, "Kızım... Orangutan yavrusu nedir ya?"

Bu sefer o kahkaha attı ve beni taklit etti, "Hepinizden iğreniyorum. Hepinize acıyorum. Geberin inşallah!"

Kahkahalarına bir daha eşlik ettim, "Lan yeminle çatlağız biz..." Güneş ayağa kalkıp, benim de kalkmam için el uzattı. Artık o kadar çok gülmüştük ki gözlerimizden yaş gelmişti. Ama bu sefer ki mutluluktan... Hayat ne garipti... İki dakika önce ağlarken, şimdi gülebiliyordum doyasıya.

"Hadi gidelim artık. Yoksa Nesibe teyze seni öldürecek."

"Seni de Ezgi teyze..."

Hah! Nesibe benim annem, Ezgi de Güneşin annesiydi.

Güneşin uzattığı eli tuttum ve okul çantamı da sırtıma geçirdim. Yavaş adımlarla evimize doğru yürüdük. İlk olarak benim evime varmıştık.

"Bak Aylin.. Ağlamayacaksın tamam mı petitocu salağım benim? Dimdik duracaksın..."

Ofladım, "Anladım lan! Sen de iyicene film repliklerine bağladın he..." O da ofladı, "Sen de azıcık hava şey yaptırmıyorsun he..."

Ona dil çıkardım ve yavaşça zile bastım. Açılmayınca birkaç kere daha bastım, "Ay geldim geldim."

Kapı açıldı ve annem söylenmeye başladı, "Niye basıp duruyorsun? Ayıp değil mi içeride misafirlerimiz var. Ne biçim kızsın sen?"

"Napayım Nesibe Sultan ya? Kendi evimize de mi giremeyeceğiz... Ayrıca misafirler kim? Şu yeni gelen komşu-"

O an ayakkabılarımın bağını çıkardığım için yere bakan gözlerim o bir çift kahve gözle buluştu. Öhöm... Yeni komşum?

--

Merhaba Sapıkatörlerim. Nasıl buldunuz? Kendinize iyi bakın:*

Sapık!.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin