"Biraz daha hızlı yürüsene, kaplumbağa gibisin."
"Sana ne be salak," dedim ters ters bakarak. Zaten onunla birlikte eve doğru yürüdüğüm için yeterince sinirliydim, bir de üzerime gelmemeliydi. Neymiş, annem öyle demiş. Peh! Annem böyle bir şey diyebileceği için kabul etmek zorunda kalmıştım ama... Of anne of! Beni ne durumlara sokuyorsun. Bu sana yakışmadı Nesibe Sultan.
"Çok düşünüyorsun. Her zaman böyle düşünür müsün?"
Sorusunu cevapsız bırakmaya karar vermiştim. "Niye bana karşı bu kadar soğuksun? Yaşıtım popüler çocukları gibi değilim ben."
Böyle demesi üzerine, ona baktım. Yere bakarak konuşuyordu. Evet, ilkten ön yargılıydım, fakat iması beni sinir etmeye yetmişti bile. "Seninle arkadaş olmak istiyorum."
Dediği şeyle birlikte gözlerim ve ağzım şaşkınlıkla açılmıştı. Bu çocuğun ağzından geleni kulağı duyuyor muydu?!
"Yürümeye devam et," dedi kahkaha atarak. Kahkahasının tınısı güzeldi, hem de çok. Yutkunup, yürümeye devam ettim. Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordum ve bu utanç vericiydi!
"Neden bir kızla, özellikle benim gibi bir kızla arkadaş olmak isteyesin, sen mal mısın? Ben çok salak, beyinsiz, insanların dediklerini umursamayan biriyim. Sen ve ben farklıyız."
"Bunu nereden biliyorsun, denedin mi? Hiç popüler biriyle arkadaş oldun mu?"
Burukça gülümsedim. Arkadaştan öte, sevgili olmuştum. O popüler çocuğa aşık olmuştum. Ve o çocuk için onca kız arasından özel olduğumu zannetmiştim. Diğerleri gibi olmadığımı düşünmüştüm. Sonuç, koca bir hüsrandı. Onun için diğerleri gibi kızlardan hiçbir farkım yoktu. Onu sevmiştim, o ise diğer herkesi seçmişti. Giden yine, başkası olmuştu.
"Üzgünüm, sizin gibi çocuklar üç-beş kızı aynı anda yürütebilir, fakat bir kızı adam gibi sevecek yüreğiniz yok."
Dediğim şey, durmasına sebep olmuştu. Sırıttım, galiba gururuna dokunmuştum. Ona laf sokmayı devam ettirmeye kararlıydım, önünden geçtim ve aynı onun gibi, "Yürümeye devam et, " dedim. İki adımda bana yetişmişti tabii ki.
"Çok ön yargılısın. Anlaşılan bir şeye çok üzülmüşsün. Niye bu kadar kaybetmeye meraklısın? Bu dünya seni üzenlere ait değil. Bu dünya senin dünyan. Umursama biraz. Sandığın kadar umursamaz değilsin anlaşılan. Neyse Aylin Ay, sana yalvarmak gibi amaçlara sahip değilim."
Omuz silktim, "Soyadımı nereden biliyorsun?"
"Meslek sırrı," dedi göz kırparak. "Salak," diye mırıldandım sessizce. Ve devam ettim, "Geri zekalı sözcüğüyle ne gibi bir sorunun var?"
Kahkaha attı. Komik olan neydi de bu kadar gülmüştü? "Hey, komik olan ne?"
"Hiç," dedi. Kahkahası tebessüme dönüşmüştü. "Bir gün anlarsın." Dediği şeyi anlamamıştım, çok tınımda olduğu da söylenemezdi. Tekrar yüzüne baktım. Aslında, hiç yüzüne dikkatle bakmamıştım. Saçları hep dağınıktı, görünen o ki hep kendi haline bırakıyordu. Kahve gözleri, aynı anda birçok duygu barındırıyordu fakat çoğu erkek gibi o da yüzünde duygularını belli etmiyordu. Yapılı bir vücudu vardı, tüm kızların ilgisini çekme nedenlerinden biri de buydu galiba.
"Hey, bana öyle yiyecekmiş gibi bakma. Senden korkuyorum."
"Ne?" diye bağırdım caddenin ortasında hiddetle. "Ne yalancısın be! Ben asla birine yiyecek gibi bakmam."
Yanıma gelip saçlarımı karıştırınca gözlerimin sonuna kadar açıldığından emindim. Salak gibi kalbimin mal mal atmasına da anlam veremiyordum, kusacakmış gibi hissediyorum! Hem Berke de saçlarımı karıştırırdı! Tanrım... Çok... Çok zor.
"Bana dokunma."
"Buna dokunmak mı diyorsun, ciddi misin?"
Cidden şaşırdığı belliydi fakat bunu umursamıyordum. "Eve de geldik." Hızla yanından ayrılıp, bahçeye girdim. Arkamdan "Görüşürüz," diye bağıran sesini duyabiliyordum.
--
"Aylin, kahvaltını çabuk yap, komşuya gidiyoruz."
"Kime gidiyorsak umurumda değil, ben gelmiyorum. Koskoca 17 yaşında kızım anne." Bana öyle bir bakış attı ki, korkmuştum. Bir bakış attın kalbimi yaktın anne. "Tamam tamam, sen nereye gidersen seninle geleceğim, Nesibe Sultan."
"Melek teyzenlere yavrum."
"O kimdi anne?"
"Durukanlar, yavrucum."
Ne?! Ya! Onun suratını bugün bolca görmüştüm zaten, şu an Yeşilçam filmlerine bağlayıp nayır nolamaz diye bağırarak ağlayabilirdim!
"Ya ama an-"
"İtiraz yok, 10 dakika içinde hazırlan. Öyle ya da böyle, gidiyoruz."
Ağlıyorum mutlu musun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sapık!.
HumorBizim hikayemizin olağanüstü bir güzelliği yoktu. Olağanüstü kişiler, olağanüstü olaylar... Hiçbiri. Ama bizim hikayemizdi ya... Bu en güzeliydi. Bu, o gülünce kalbimin deli gibi çırpınışının, ne kadar kırılırsak kırılalım dönüşümüzün hikayesiydi. B...