O gün de, cıvıldayan kuşların sesiyle, yalayan rüzgar ve yaşama sevinci saçan güneş ışıklarıyla dünyaya bir kez daha gözlerimi açmıştım. Diyemiyorum. Çünkü bir tanecik annem yine pikemi üzerimden çekmişti ve bir ruh emici edasıyla tüm yaşama sevincimi de beraberinde götürmüştü."Aylin kalk. Bak o güzel sesimle sana mânilerimden söylerim!"
Ah, annem ve mânileri... Hayır anne, yapma. Şaka bir yana annem o mânileri hangi ilhamla yazıyordu? Doğaçlama mı yapıyordu? Bu konuda hiçbir fikrim yoktu ve açıkçası umurumda olduğu da pek söylenemezdi.
"Aylin bugün de,
Karga bokunu yemeden uyanmadı.
Uyuduğu her salise,
Yüreğimi kor bağladı.""Ya anne tamam n'olur sus, uyanıyorum tamam."
Tabii ki de yalan.
"Aylin uyan dedim bak geliyor terlik!"
"Ya anne bugün günlerden pazar. Bari bırak bugün rahat rahat uyuyayım ya!"
"A benim salak kızım, malak kızım. Saat zaten 2 oldu 2! Daha ne kadar uyuyacaksın? Canın çıkana kadar mı? Ay valla sen imalat hatasısın ya. Hiç abin gibi olamıyorsun. Abin var ya abin... Ne güzel üniversitelerde okuyor! Sabahın 6'sında kalkıp hiç şikayet etmiyor. Sen? Sen yat! Aylin yatsın! Ben seni doğurduğumda kendimde miydim ya?"
Evet, arkadaşlar. Benim annem böyle bir cümleyle başlamış ise, kulaklarınızı tıkayacaksınız. 15 dakika sonra açabilirsiniz.
"Aylin bir şey sordum!"
"Ne anne ne?"
"Dedim ki kazayla oldun sen. Biliyor muydun?"
Derin bir soluk verdim. "Nazlanma kız, ikimiz de bana aşık olduğunu biliyoruz." diyesim gelmişti anneme. Ama yine de demedim.
"Bilmiyordum anne, ama sayende öğrenmiş oldum. Sağ ol," dedim ve göz devirerek yatağımdan çıktım. "Odamdan çıkacak mısın anne? Üstümü değiştireceğim de..."
"Ayol kıza bak kıza! Kendi evimde beni odasından kovuyor," diye mırıldana mırıldana kapıya yöneldi.
"Hadi anne hadi," diyerek belinden hafifçe ittim. Pis pis bakarak odadan çıkınca da odamın lavabosuna gittim. Aynaya bakmamla yüzümü buruşturmam bir oldu. Karışmış sarı saçlar, çapaklı mavi gözler... Iy, ne?! Çapak mı dedim? Allahım çapak alarmı!
Hızla musluğu açtım ve yüzümü dünyadan kazımak istercesine bolca yıkadım. Güneş'e harbi helaldi valla, bu yeni uyandığımda oluşan tipimi göre göre hâlâ nasıl soğumayıp arkadaşlık edebiliyordu? Ben olsam ben acilen arkadaşlığımı bitirirdim. Güneş demişken... Onun yüzünden dün neler çekmiştim be!
Bakışlarım tekrar aynadaki Aylin'le buluştu ve yanaklarımdaki kızarıklığı görünce hafif çaplı bir sinir krizi geçirdim. Tekrar yıkadım yüzümü. Ve bakışlarım, yine aynadaki Aylin'e döndü, "Kanka şu tipine bak. Allah belanı vermiş yani."
"Öyle deme, birazcık makyaj tüm şişen göz altlarımı kapatır. Nelere kadir yani," diye fısıldar gibi oldu aynadaki yansımam. Ya da iç sesimdi, bilemiyorum. Ya da en kötü ihtimal kafamı yemiştim.
Bir an kendi suratıma tüküresim gelmişti ama sonra kirlenen aynayı da annemin bana temizlettirdiği aklıma gelmişti ve sakince vazgeçmiştim.
Bir süre daha banyoda kendimle boğuştuktan sonra olay yerinden çıkıp üzerime bir şeyler seçebilmiştim. Omuz silkerek aynadaki boydan yansımama son bir kez göz attım ve odadan çıkıp mutfağa gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sapık!.
HumorBizim hikayemizin olağanüstü bir güzelliği yoktu. Olağanüstü kişiler, olağanüstü olaylar... Hiçbiri. Ama bizim hikayemizdi ya... Bu en güzeliydi. Bu, o gülünce kalbimin deli gibi çırpınışının, ne kadar kırılırsak kırılalım dönüşümüzün hikayesiydi. B...