●Fotoğraf.

85.3K 3.5K 365
                                    

"Ayol hoş geldiniiz!" Kapının hemencecik açılmasıyla sessiz bi şekilde ofladım. Hiç misafire gitme havamda değildim ki! Acaba ne zaman annem benim cevaplarımı umursayacaktı? Ben cevabı biliyorum: hiçbir zaman!

"Hoş bulduk Melekçim," dedi annem ve hemen içeri girip kadının yanaklarına yapıştı. Göz devirip yavaşça ben de içeri girdim. Girişi görebildiğim kadarıyla, iyi bir eve benziyordu. Vay canına, Melek teyzenin, ya da evin dekorunu kim ayarlamışsa cidden onun zevki çok güzele benziyordu.
Onlar öpüştükten sonra, lanet olsun ki sıra bendeydi. Bundan nefret ediyorum.

"Sen de hoş geldin Aylincim!"

"Hoş buldum Melek teyze," dedim ve dudaklarıma sahte bir gülümseme yerleştirdim. Bundan memnun olacak ki daha bir şılaak diye öptü yanağımı. Of be Melek teyze, yanaklarımı cifle ovsam yine geçmez ki.

"Neyse, siz oturma odasına geçin, ben geliyorum hemen."

Başımızı salladıktan sonra, ufak adımlarla oturma odasına geçtik. Burası girişten daha güzeldi, haliyle. Koltuklarını gri seçmişti, fakat duvarların rengi, halı, parke... Geriye kalan her şey farklı ve açık renklerdi; bu mükemmel bir görüntü oluşturmuştu.

"Ay kadının koltukları ne kadar güzelmiş, kaça aldı acaba..."

"Yuh anne ya! Kadın mutfakta, duyarsa ayıp olacak, sen hala kadının dedikodusunu yapıyorsun."

"Ayol ne dedikodusu? Sen daha dedikodu görmemişsin kızım."

Seni anlıyorum, yoluna devam et, hedefine varmak üzeresin Holmes edasıyla anneme baktıktan sonra, önüme dönüp sessizce beklemeye başladım. Görünen o ki, Durukan ortalıkta yoktu. Aman bana ne ya, diye geçirdim içimden. Onun o meymenetsiz suratını görmeye meraklı değilim. Tamam meymenetsiz değil ama of, işte!

"Geldiim," dedi Melek teyze mutfaktan buraya doğru adım atarak. "Çok bekletmedim inşallah?"

"Yok yok, estağfurullah."

Başım arkaya düştü yavaşça. Evet, 3 saatlik bir dedikodu seansına hazır mıydım? Hayır. Keşke ışınlanabilseydim, dinozorlar devrine bile razıydım. Yeter ki bir kadın olmasın çevremde, daha doğrusu insan olmasın.

Ha Aylin ha, sen bukalemun yavrususun zaten.

"Benim oğlan da yukarıda şimdi. Ne yapıyorsa artık... Durukaaan! Nesibe teyzenler geldi yavrucum!"

Bize ne senin oğlundan kadın? Benimki de kulak kadın?!

"Geliyorum," dedi o ses. Berrak sesi saçma bir şekilde iki günde tanıdık gelmişti bana. Berrak mı deseydim, billur mu? Bir dakika, ben bu çocuğu övüyor muydum?! Kesinlikle kıyamet yakın!

Merdivenleri bitirip yanımıza gelmişti. Sanırım duş almıştı, saçları ıslak görünüyordu. Üzerinde bol bir tişört ile eşofman vardı. Aman bana ne? Hoşt köpek.

"Hoş geldiniz efendim," dedi ve annemin elini uzun uzun öptü. Anne o gülümseme ne ya? Senin senden 4 yaş büyük kocan var kendine gel! Hele Durukan? Görmeyeli baya yavşaklaşmıştı anlaşılan, harika. Bozuk kan, ne olacak.

"Hoş bulduk çocuğum," demesiyle elini bıraktı Durukan. Ve benim yanıma oturdu. Hayır hayır... Benim yanım?! Ah evet, boş olan tek yer...

"Sen de hoş geldin Aylin."

"Hı hı," dedim başımı hızla sallayarak. Neden gergin hissediyordum? Sadece iki kişilik koltuklarda, aynı koltuklarda oturuyorduk, hepsi bu. Ha bir de, yeni banyo yaptığı için burnumun direğine kadar giren o şampuan kokusu... Kesin ondan nefret ettiğimdendi, evet kesinlikle bu yüzden. Of saçmalama Aylin ya, sen nefret ettiğin insanlarla aynı ortamda bulunmak istemezsin, kesinlikle bu yüzden.
Sıkıntıyla nefes verdim. Eve gitmek istiyordum. Annelerimiz çoktan koyu bir sohbete dalmışlardı bile.

Sapık!.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin