Merhaba Sapıkatörlerim! BURAYA OKUMANIZ LAZIM ÇOK ÇOK ÖNEMLİ!
Gittikçe büyüyoruz, kocaman bir aile oluyoruz. Yani biri çıkıpta hikayen 669K olacak dese, el hareketi çekerdim. Ama şimdi... Yanımdasınız, yanınızdayım. Final çok yakın, bu bir gerçek. 60-70. bölüm arasında falan bitecek. Belki, küçücük bir umut ikinci kitap çıkabilir, o da yaza doğru. Ama eğer 2.kitap çıkmazsa yeni bir kitap çıkarmayı düşünüyorum, okunmazsa, Sapık gibi olmazsa diye de korkuyorum. Siz bu korkumu giderir misiniz? Her çıkardığım kitapta Sapık gibi başarılar elde ettirir misiniz bana? Ya da Sapığın ikinci kitabı çıkarsa yaza kadar bekler misiniz? Okuma listenizden çıkarmaz mısınız? Hep yanımda kalın olur mu? Hiç bırakmayın, siz benim ailemsiniz. Size güveniyorum, tüm benliğimle...
Tamam, bu kadar romantizm yeter. Sapık mizahta 25 oldu, bunun şerefine upuzun bir bölüm yazmaya çalıştım, heyecanlı da oldu bana göre. Medyada Sapıkla ilgili 2 çalışma var. Bir de temsili Aylin & Durukan. Çalışmalar için Burcu ve Berfin Sapıkatörlerime çok teşekkür ederim. Sizin de böyle çalışmalarınız varsa bana atmayı unutmayın.
Bolca paragraf arası ve uzun yorum istiyorum. İthaf: yaramazyarasa
Bakın her zaman dediğim gibi, sizden tek ricam yorum ve voteden kaçınmamanız. Tek ricam bu...
İyi okumalar ^^
--
"Ayıcık mı aldın Kerem, kamera şakası mı bu?"
"Ne ya? Ne güzel ayıcık işte! Sevgililer Günü'nü hiç sevmezdim zaten. O ne biçim gün öyle ya? Bak, bak! Ayıcığa bak! Maşallah, ayı Teddy mübarek. Tü tü tü tü!"
"Al şu ayıcığı elimden! Teddy'yle halay çekersin artık!"
"Olur mu kızım? Benim idolüm Mahmut Tuncer!"
"Mahmut?"
"Mahmut."
"Mahmut götüne girsin inşallah."
"Cık cık, ayıp oluyor ama..."
Keremle Güneş'in dalışmasına kocaman bir kahkaha attım, sabah sabah insanın sinirlerini bozuyorlardı, ve bu çiftin yanında insanın dengesi bozuluyordu. Gülmesi gereken yerde ağlıyor, sinirlenince de gülüyordu. Yine de bence biraz da olsa tatlılardı. Evet, biraz tatlılardı. Biraz yani... Lanet olsun, çok tatlılardı.
Görüş alanıma hoca gelince göz devirdim, saat sabahın 9'uydu yahu! Ama sağ olsun Durukan uyandırmıştı. Neymiş efendim, yarın zaten gidecekmişiz. Bir de 'Kahveyi içmen iyi olmuş, gece uzun sürecek' gibi fesatlık dolu bir cümle kurunca durum iç açıcı olmuyordu. Bizim sınıftan gelen kızların bakışları hele de! Resmen Durukana gözleriyle taciz yapıyorlardı ya! Böyle bir şey olmazdı.
"Toplanın çocuklar..."
Herkes hocanın işaret ettiği yere toplandı, hoca da konuşmaya başladı, "Çocuklar, birazdan yürüyüşe çıkacağız. Hazırlanın, bugün birkaç etkinlikte yapacağız ayrıca. Malum, yarın dönüş vakti... On dakikaya herkes burada olsun. Dağılabilirsiniz..."
Dağılabilirsiniz nedir ya? Sanki o padişah da biz de onun cariyeleriyiz. Çıkabilirsiniz cariye hanımlar falan... Şimdi aklıma etek giymiş, kız şapkası takmış, kırmızı rujlu bir Durukan Çarpan geldi de... Allah düşmanıma vermesin. Çünkü benim düşmanım Sahra oluyordu, Sahra Durukan'ı mı kapsındı? Allah korusun.
Hocaya küfürlü küfürlü mırıldanıp odalarımıza dağıldık, Durukan manyağı sabahtan beri neredeydi bilmiyordum. Ortalıkta gözükmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sapık!.
MizahBizim hikayemizin olağanüstü bir güzelliği yoktu. Olağanüstü kişiler, olağanüstü olaylar... Hiçbiri. Ama bizim hikayemizdi ya... Bu en güzeliydi. Bu, o gülünce kalbimin deli gibi çırpınışının, ne kadar kırılırsak kırılalım dönüşümüzün hikayesiydi. B...