"Karar verdik yavrucum. Yazlığa Durukan ve ailesiyle gidiyoruz. 1 ay kalacağız. Her şeyi planlayıp en ince ayrıntısına kadar düşündük. Mükemmel bir yaz tatili olacak. Normalde hayır derdik ama..."
Ne?
Annem neler diyordu? Cidden.
"ANNE! NEDEN BAHSEDİYORSUN SEN?"
"Kız bağırma bana!" diye bağırdı annem benden de yüksek bir sesle. Ağzından çıkanı kulağı duyuyor muydu? Bunlar da ne demek oluyordu böyle?
"Sana diyorum ki Melek teyzenlerle 1 ay boyunca yazlıkta kalacağız. Neyini anlamıyorsun? Seni yaparken nerede hata yaptım anlamıyorum ki..."
Kabartma tozu ekletmeyi unutmuşsun.
Ah, tamam kötü bir espriydi.
"Daha yeni tanıştığın insanları nasıl yazlığına götürürsün ya? Üstelik koskoca 1 ay! Ya hırsız çıkarlarsa ne olacak? Sorumluluğu alabilecek misin?"
Annem gülümsedi. Komik miydi?
"Sana söylemedim mi?"
"Neyi söylemedin mi anne? Şifreli konuşma artık."
"Melek teyzenle biz..." Daha da çok gülümsedi.
"Melek teyzenle ortaokul arkadaşıyız biz. Yani tanıyorum. Sana söylemeyi unutmuşum."
Şu an kendimi Ali Rıza Bey gibi hissediyordum. Durukanlar tanışalı kaç hafta olmuştu ve ben annesiyle benim annemin ortaokul arkadaşı olduğunu yeni öğreniyordum. Biri beni öldürsün.
"Şaka mı yapıyorsun anne?" Histerik bir şekilde güldüm. "Hangi kameraya el sallıyorum?"
"Kız bak deli deli konuşup dellendirme beni! Sana ne diyorsam onu yap. Çocukluk arkadaşımdı diyorum. Yalan mı söylüyorum? Ben ne zaman yalan söyledim? Beni her şey yaptınız ya. Bi' yalancı yapmadığınız kalmamıştı, onu da yaptınız. Sağ olun vallahi yani..."
Evet, azarlama maratonumuz başlıyor. Biliyordum ki bir kez daha bu konu hakkında sesimi çıkarırsam, terlik hakkı kazanırdım. O yüzden oflayıp sustum. Resmen Durukan ve ailesiyle ayrı evlerde de olsa koskoca 1 ay geçirecektim. 30 gün. 720 saat.
--
Son kez oflayıp bavulumu kontrol etmeye devam ettim. Beş bin tane falan giysi tamam, bikiniler tamam, güneş gözlükleri, cüzdan, taşınabilir şarj, birkaç makyaj malzemesi, düzleştirici, ayıcık -garipsemeyin, sadece bazen onunla uyuyorum, şey, yani, sayılır-,...
Tamamım. Hazırım!
Gözlerimi devirip yatağımda oturdum. Yazlığa gitmek yaklaşık 2-3 saat falan sürüyordu. Uyku yastığım? Ah, o da tamam.
Ve telefonum çaldı. O kadar garip duygular içerisindeydim ki banka mı yoksa Güneş mi demeden açtım telefonu.
"Alo?"
Güneş'in sesiydi.
"Alo?" diyerek yanıt verdim Güneş'e. Çok yaratıcı bir iletişim şeklimiz olduğunun ben de farkındayım, ah, lütfen. Artık iltifat etmeyin.
"Hazırladın mı kanka her şeyini? Çıkıyor musunuz yola?"
"Hazırım," dedim yarım yamalak. "Ya Güneş," diyerek sesimi ağlamaklı bir şekle soktum sonra. "Benim yerime sen gitsen olmaz mı? Cidden gitmek istemiyorum ya! Senin yanında çürümeye bile razıyım şu an. Ya da sen bizle gelsen? Bak valla ikna ederim annenleri diyorum. Bence sen istemiyorsun da bana yalan söylüyorsun. Ponçiğim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sapık!.
HumorBizim hikayemizin olağanüstü bir güzelliği yoktu. Olağanüstü kişiler, olağanüstü olaylar... Hiçbiri. Ama bizim hikayemizdi ya... Bu en güzeliydi. Bu, o gülünce kalbimin deli gibi çırpınışının, ne kadar kırılırsak kırılalım dönüşümüzün hikayesiydi. B...