●En rezil gün.

56.8K 1.9K 271
                                    

Sizden ne kadar özür dilesem az, hangi bahanenin altına sığınırsam sığınayım saçma olacak. Ancak yine de hepinizden teker teker özür dilerim. Bu sene (2016) teogum var ve bu sebepten dolayı bölümleri geç yayınlıyorum. Düzenlenmesi ne kadar sürer bilmiyorum, ancak vaktim yettikçe bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ne olur beni affedin.

Uzatmadan bölüme geçelim.

Medya: Durukan. Ve tanıtım videomuz var. İzlemeden geçmeyin! İyi okumalar.
Not: Eğer açılmıyorsa büyük ihtimalle mobilde olduğunuzdan dolayıdır. Pcden izleyebilirsiniz.

--

Uzun bir oyunun sonunda lanet olsun ki yenilmiştik. Hem de 10-5! Böyle bir rezillik olamaz.

Diyemiyorum...

Çünkü biz kazandık. Yarı yarıya. Durukanla yaptığımız saçmasapan sevinç danslarından sonra denizden çıkıp soyunma kabinlerine doğru yürüdüm. Yaklaşık 15 dakika sonra Denizler'le buluşup yemek yiyecektik. Ah, kutlama hediyesi olarak vazelin götürmeyi düşünüyorum. Nasıl fikir?

"Güzel oyundu, ha?"

Durukanın birdenbire yanımda belirmesiyle "hii" gibi saçma bir ses çıkarıp yerimde sıçradım. Ve olayı idrak etmemle birlikte elimi damağıma koyup hafifçe yukarı baktım.

"Ödümü patlattın."

Omuz silkti ve askerlik arkadaşıymış gibi hafifçe omzuma yumruk attı.

"Ne yapıyorsun?"

"Tebrik ediyorum."

"Niye?"

"Tuhafız çünkü."

"Öyleyiz," diyerek onayladım onu bu konuşmayı neden yaptığımızı anlamayarak. Aklımda soru işaretleriyle hızlıca giyinip şöyle bir baktım kendime. Derim yüzmekten buruş buruş, dudaklarım mosmor ve gözlerim kıpkırmızı olmuştu. İyice mutant oldum ulan, şu an nedense kendimi "o may gad saçım mavi oldu" diyen o kız gibi hissediyorum. O may gad mutant oldum. Hey, bence komikti. Öyle tip tip bakmayın bana.

Omuz silkip kabinden çıktığımda Aleyna ile burun buruna geldim. Dudaklarında sinir bozucu bir gülümseme vardı. O an feci bir şekilde o gülümsemeyi yok edesim gelmişti.

"Tebrikler."

"Teşekkürler," dedim ve kırılan tırnağını işaret ettim, "Yeni stilin güzelmiş kardeş. Güle güle kullan."

"Kıskanma canım, darısı başına."

"Amin, cümlemize."

Bu konuşmaya burada son verdim ve hafifçe omzuna çarpıp dışarı çıktım. Durukan ve Deniz henüz ortalarda görünmediklerine göre giyiniyor olmalılardı. Ve o an telefonum çaldı.

Arayan özel numaraydı. Aman tanrım yoksa bu benim sapık "-A"m mı olacak? Oh may gad A.

"Alo?"

"Alooooüüğh?" Bu, sesini kalınlaştırmaya çalışmış fakat bir gram başarılı olamamış Güneş'ten başkası değildi. Çatal bıçak takımım nerede?

Havasını bozmamak için bilmiyor gibi yapmaya karar verdim.

"Sen kimsin?"

"Anan."

"Selam anan."

"Aleykümselam Aylin. Petitoların elimde, vereceğim adrese 15.000 getirmezsen petito ölür."

Oh may gad petito.

"Aman Allahım, sen kimsin? Petitolarımı nasıl buldun?"

"Ben ananım."

"Selam anan."

"Aleykümselam Aylin. Petitoların elimde, vere-"

"Tamam, bu kadar zırvalamak yeter Güneş."

Sesi bir anda yükseldi Güneş'in, hatta telefonu kulağımdan 2-3 cm uzaklaştırmak zorunda kaldım, "Güneş kim, ben Güneş değilim! Ben ananım."

"Güneş..."

"Ya ama nasıl bildin ya? Daha fidye isteyecektim."

Göz devirmekle yetindim. "Eee, ne oldu? Neden aradın?"

"Kapatayım istersen?"

"Olur."

Şimdi onun göz devirdiğini hissedebiliyordum; çünkü benim kankam. Ben diyorsam göz devirmek zorunda.

"Sen neden aramalarıma dönmedin bakayım? Ne çabuk unutun bizi Aylin Hanım! Sen çok değiştin çok."

"Müsait değildim."

Sapık!.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin