Korkuyu hissediyordu. Bu duygu ona uzaktı. Neden korkuyordu? Ölümden korkmuyordu çünkü onu ölümde bekleyen birisi vardı. Acıdan korkmuyordu çünkü acıyı hissetmiyordu artık. Bu duygu kesinlikle kendisiyle alakalı değildi. Buna yıllardır hazırdı. Bu yola ölmek için çıkmıştı. Sonra karşısında göz yaşları döken birini gördü: Albina'yı. Onu yalnız bırakacaktı.
Rodrigo kılıcını sıkıca kavradı öfkesini atabilmek için. Kendine öfkeliydi. Daha dikkatli olmalıydı. Bunu yaşayanlara ve ona inananlara borçluydu.
Karşısında rahatça dikilen katilleri izliyordu. Üç kişilerdi. Katil olmasalar kolayca yenebileceği bir sayıydı. Fakat şimdi yorulup ilk darbeyi alana kadardı yaşamı ama o ilk darbeye kadar savaşacaktı.
Botlarını ayağından fırlatıp attı. Çıplak ayakları toprağa değerken etrafında olan her şeyi hissetmek için odaklandı. Bir kaçış yolu arıyordu ama yoktu. Orada kısılı kalmıştı.
Rodrigo üstüne gelen birinin kılıcına kılıcını vurdu ve onu tüm gücüyle geri itti. Tek yapabileceği onları kendinden uzak tutmaktı.
Başka biri üstüne doğru gelirken bir diğeri ağaca yaslanmış olanları izliyordu. Rodrigo gelenle başa çıkmaya çalışırken diğeri bir atak yapmıyordu. Belli ki neler yapabildiğini görmek istiyorlardı. Kılıç kullanmada oldukça iyidi. Bu açıktı. Karşısındaki katil bir an durup geri çekildi. "Kimsin sen?"
Rodrigo da geri çekildiğinde duruşunu dikleştirdi. Kim olduğunu saklamayacaktı. "Rodrigo Gonzales."
Katiller kaşlarını çattı. Haberleri gelmişti. Bu sefer üçü birden kılıçlandığında Rodrigo bir adım geriledi. İşte şimdi ne olacağı açıktı. Teslim olursa esir olarak alınacak ve oyunlarına dahil edilecekti. Karşı çıkarsa ölecekti. Ama Rodrigo'nun cevabı hazırdı. Asla esir düşemezdi.
O da kılıcını çektiğinde etrafında hala yanmakta olan ateşi söndürdü. Etraf zifiri karanlığa gömüldüğünde bir sessizlik oldu. Ne katiller ne de Rodrigo bir şey görmüyordu ama Rodrigo hissediyordu. Onların nerede olduğunu biliyordu. Biri arkasında ikisi önündeydi.
Rodrigo kılıcı arkasındakine savurdu ve elindeki kılıca engel koydu, ardından karnına sert bir tekme atıp onu yere serdi. Kendisine açtığı yola doğru koşarken bileğine doğru savrulan kılıcı durduramadı ve yere düştü. Üstüne gelen katilin her adımını hissediyordu. Kılıcını kaldırıp katilin karnına vurduğunda hiç de beklemediği bir şey oldu. Yüzüne bulaşan sıcak sıvı ile donup kalmıştı. Görmesi gerekiyordu. Katil ve kendisini içeren bir ateş çemberi oluşturduğunda üstüne doğru eğilip kalmış katili gördü. Karnından geçen kılıcın acısından mı yoksa şaşkınlıktan mı kıpırdamıyordu çözemedi. Siyah kan oluk oluk akıyordu.
Diğer katiller de aynı şekilde durmuşlardı. Rodrigo bundan faydalandı. Yerden hızla kalkıp kılıcını savurdu. Daha katiller kılıçlarını çekemeden ikisinin de boğazını kesmişti. Rodrigo derin derin nefes alıyordu. Ne olduğunu anlamıyordu. Onlar katildi. Derilerini hicbir silah delemezdi.
"Bu... İmkansız." Rodrigo siyah kılıcından akan kanın yere teker teker damlamasını izledi. Katilleri öldürmüştü. Elindeki kılıca bakıyordu şimdi. Bunu ona küçükken babası vermişti ve Rodrigo'ya birkaç şey söylemişti: "Bu kılıç günün birinde o kadar işine yarayacak ki... Ama o gün gelene kadar önemini anlamayacaksın. Bu yapılan ilk siyah kılıç. Uzun yıllar önce yapıldı."
Siyah kılıcın kabzasına oyulmuş bir ağaç vardı. Elini kılıçta bir süre gezdirdikten sonra küçük bir hançer çıkardı ve katillerden birinin göğsüne öylesine sert bir şekilde vurdu ki kimi olsa delip geçerdi. Fakat hançer o güçle kırılmıştı ve deriyi geçememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasyDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...