Albina yorgun gözlerini açtığında şiddetle öksürmeye ve yuttuğu suları kusmaya başladı. Bir süre kendine gelebilmek ve bulunduğu konumu kavrayabilmek için çabaladı. Boğazı acıyor ve yanıyordu. İlk defa nefes alan bir bebek kadar savunmasızdı ve korkmuştu. Büyük dalga Albina'yı içine çektiğinde yüzmeyi az çok bilen biri olarak yüzeyde kalamamıştı. Bilincini kaybettikten sonra neler olduğunu hatırlamıyordu.
Yavaşça gözlerini açtı ve masmavi gökyüzü ile karşılaştı. Bulut yoktu. Güneş tüm ışıltısı ile karşısındaydı. Kulağına dalga sesleri geliyordu. Dalgalar bedenine ulaştıktan sonra okşayarak geri çekiliyordu. Albina altındaki kumun sıcaklığı ile ısınıyordu. Rüzgar yavaşça esiyordu. Albina huzuru tadıyordu. "Öldüm galiba."
"Henüz değil." Albina tanıdık olmayan sesin sahibini gördü o an. Gökyüzü ile aralarına girmiş, güneşini kesmişti. Simsiyah saçları ve çatık kaşları ile bir an Rodrigo'yu görür gibi oldu. Bir an o sandı. Fakat gözlerine odaklanınca o olmadığını fark etti. Fark ettiği şeyle ise hızla ayağa kalktı. Bir an dengesini kaybeder gibi oldu. Ardından hızla koşmaya başladı. Arkasına bakmadan koşuyordu. Bir yandan da öksürmeye devam ediyordu. Nefeslerini zar zor alıyordu. Bir an başı dönünce yumuşak ve sıcak kuma doğru düştü. Arkasına baktığında ise birini göremedi. Rahatlamış mıydı ya da endişelenmiş miydi kendisi de bilmiyordu. Nereye kayboldu diye düşündü. Önüne dönüp ayağa kalktığında ise aynı kişiyi karşısında buldu. Yerinde zıpladı. Elini hızla ona doğru uzattı. "Sakın yaklaşma. Uzak dur benden. Yoksa seni öldürürüm!"
"Benden korktuğuna göre benim ne olduğumu biliyorsun. Peki beni öldürebileceğini sana düşündüren nedir?"
Albina'nın eli beline gitti. Hançerleri hala oradaydı. Hızla iki elinde de hançerlerini aldı ve karşısındakine saldırdı. Adam kızın hançerlerini avucunun içine aldı ve sıkıca tuttu. Albina geri çekmeye çalışsa da başaramıyordu. Hançerlerinin kabzalarına daha da sıkı tutundu ve iki ayağıyla adama sert bir tekme attı. Bu onu geri itmese de hançerleri bırakmasına neden olmuştu. Albina hançerlerini alıp geri çekildi. Adam düz bir şekilde bakmaya devam ediyordu. Albina ikinci kere adama saldırdı. Adam tekrar hançerleri tutacakken Albina eğildi ve adamın arkasına geçti. Adamın sırtına hançerlerini indirdi. Ama sadece kıyafetini yırtmakla kalmıştı. Adam arkasını döndü ve Albina'nın kollarını tuttu. Albina kafasıyla adamın yüzüne vurdu. Tekrar elinden kurtulmuştu. Hançerlerini adama doğru fırlattı. Ama adama vurup yere düştü. Adam sakinlikle güldü ve hançerleri yerden alıp uzak bir yere attı. "Bu kadar yeter sanırım." Adam bir ağaç kütüğüne oturdu ve denizi izlemeye başladı.
Albina şaşkınlıkla adama bakıyordu. Kendisine bir şey yapmamıştı. Yapmıyordu. Adamın simsiyah gözlerinde sakinlik vardı. Esmer tenli, uzun siyah saçlı, orta yaşlı biri vardı karşısında. Sakalı oldukça uzamıştı. Uzun zamandır kendine bakmadığı belliydi. Uzun boylu ve iri bir adamdı. Yine de Albina elini adama doğru uzattı. "Katillerin derilerini hiçbir silah delemez. Fakat nefes alamazsa nasıl yaşayabilir?"
Katil oturduğu yerden kalktı. "Demek havayı kontrol edebiliyorsun. Ama hala çok şey öğrenmen lazım. Gördüğüm kadarıyla hiçbir şey bilmiyorsun."
"Ne bilmem gerek?"
"Benden korkuyorsun. Fakat çabuk alıştın. Cesur bir kızsın."
"Korkutucu kişilere alışkınım."
Albina etrafına baktı. Bir sahildeydi. Az ileride orman vardı. Fakat öteki tarafı görebileceği kadar küçüktü. Ardında yine denizi gördü. Telaşlandı ve hızla konuşmaya başladı: "Neredeyiz böyle? Küçücük bir ada burası. Senden başka kimse var mı ya da benden başka gelen buraya? Gemimiz battı. Geminin tayfası, Dimitri ve Dayım... Tanrım neredeler? Ben neredeyim. Ben, ben... Koruyucuların yanına gitmeliyim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasyDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...