Merhabalarrr!
Söz verdiğim gibi geri döndüm. Bu zamana kadar bekleyen herkese teşekkürler. Beni anlatıp destek oldunuz, minnettarım. Ama merak etmeyin, size çok güzel bölümler hazırladım. Bundan sonrası ilk kitabı okumayanlar için spoilerdır.
Hadi başlayalım!
∆∆∆
Albina odanın bir köşesinde otururken karşısındaki kadını izliyordu. Kadının yüzündeki sıcak gülümseme bakışlarını karnına çevirdiğinde devam etti. Doğumu yakındı. Elini karnına götürdü ve yavaşça okşadı. Ardından diğer elindeki kitabı karnının üstüne koydu ve açtı. İnce sesiyle okumaya başladı;
"5 Ocak,
Şiddetli rüzgar gemiyi bir beşik gibi sallarken herkeste bir telaş var.Kaybolduk. Gemiler şiddetle dalgalanan, azgın suların üstünde can çelişiyor.Tahta duvarları gıcırdıyor, gemilerin tayfaları oradan oraya savruluyor. Kaptandan -yani benden- alınan emirleri uymak için ellerinden geldikleri kadar çabalıyorlar. Yağmur şiddetle yağıyor, gök yırtılırcasına bağırıyor. Gemiler su almaya devam ediyor ve açıkçası yavaşça batıyor.
En başta ilerleyen benim gemim. Arkamda bana inanan dostlarımın gemileri sıralı. Hepsi de benim kadar deli.
Daha az önce tayfadan biri yanıma yaklaştı. Zor yürüyordu ve hala dümeni tutan ve kararlılıkla karşıya bakan bana, gürültülü denizin sesini bastırmak için bağırarak şunları dedi: "Batıyoruz! Neden bizi bir bilinmezliğe sürüklüyorsunuz?"
Gözümü azgın sulardan ayırmadan cevap verdim: "Bilinmezliği görmek için. Her batışın bir çıkışı vardır. İstediğimi almadan dönmeyeceğim."
"Tam olarak istediğiniz nedir? Bizi öldürmek mi?"
"Belki de. Dünyayı keşfetmek için belki de önce ölmek gerekiyor ya da batmak."
Dediğim oluyor sanırım. Batıyoruz."
Kadın gülerek sayfayı çevirdi ve okumaya devam etti.
"18 Ocak,
Gemi battıktan sonra gözlerimi güneşin ışıl ışıl parladığı, kumlarının bembeyaz olduğu, ağaçların yemyeşil, gökyüzünün masmavi olduğu, muhteşem bir ana karada açtım. Her yer pırlanta gibi parlıyordu. Sanki her yer yaşıyordu, canlıydı. Hepsi güzellik yarışına girmiş de kazanmak için daha da güzelleşmeye çabalıyor gibiydiler. Etraf mis gibi çiçek kokularının harmanlandığı bir cennet gibiydi. Kuş sesleri, dalgaların yavaş ve sakin vurduğu beyaz kumlar; küçücük, renk renk balıkların, berrak denizin altında neşe içinde yüzüşü ve daha birçok güzellik... Neredeyse harabeye dönmüş gemilerimiz bu güzelliği bozuyordu. Balçık, yosun tutmuş ve leş gibi kokan ben ve yanımdaki onca insan da aynı şekilde. Gemiler karaya oturmuştu. Herkes etrafa hayretle bakıyordu.Kısa süre şaşkınlıktan sonra az ileride başlayan ormandan birkaç kişi göründü. İnanılmaz güzellikte bir kadın ve bir o kadar müthiş görünen bir adam. İkisininde saçları simsiyahtı. Kadının saçı upuzun iken erkeğin saçları oldukça kısaydı. Üstlerindeki elbiseler capcanlı renklere sahipti ve değerli taşlarla işlenmişti. Öne çıktım ve "Kimsiniz?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasyDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...