30.bölüm | Hak

4.1K 359 13
                                    

  Albina Su ile çalışmaları izlerken Dejhcal yanlarına geldi. "Bölüklerin komutanlarını seçtik. Başlarındakiler savaşmayı biliyor. Eğitmenlerle birlikte gelişeceklerdir. Benim artık gitmem gerek."

Albina Dejhcal'e elini uzattı. Birbirlerinin dirseklerinden tutarlarken Albina memnuniyetle güldü. Ona çok şey borçluydu. Sadakatinden asla vazgeçmemişti. "Yaptığın her şey için teşekkür ederim. Artık geri gelme şansın olmayacak, değil mi?"

"Hayır. Eğer tekrar gelirsem ölebilirim."

"Dediğim şeyi hatırlıyorsun değil mi?"

"Logan ve Jone'u bulacağım. Merak etme."

"Gemin hazır. Kendine iyi bak."

"Sende."

Dejhcal yavaşça uzaklaşırken Albina arkasından gidişini izledi. İçinde bir burukluk vardı. Yalnız hissediyordu. Etrafına bakınca kimseyi göremeyecekmiş gibi geliyordu. O yüzden son zamanlarda sadece önüne bakıyordu. Başı dik ve bakışları duygusuzdu. Bir yolda ilerliyordu ama sonunu göremiyordu. Ona uzun vadede bir plan lazımdı. Sürekli düşünüyordu ama biliyordu ki hiçbir plan kesin değildi. Hayat onu yeniden savuracaktı. Yalnızdı ve elinden tutup dur diyecek birisi yoktu. En çok da durması gerektiği yerde duramamaktan korkuyordu.

  Su Albina'nın omzuna dokundu. "Halkın sorunlarını dinlemek zorundayız."

  Albina yavaşça başını salladı. Başındaki tacı hissediyordu. Bu onun asla unutmaması gereken göreviydi. Orada kraliçeydi. Bunun doğrultusunda davranmalıydı.

  Albina Su ile taht odasına doğru çıkarken etrafta olan insanların kendisine olan bakışlarını görmezden geliyordu. Merdivenleri teker teker çıkarlarken neredeyse kimse konuşmuyordu. Englendarin'i yöneten güven artık yoktu. Taht sahibi öldürülmeye kalkılmıştı. Artık kimse güvende değildi. Herkes şüphe içindeydi. Albina'ya ve tahtlara güven azalmıştı. "Buradaki yönetim şeklini hala anlayamadım. Sen hiçbir bölgeyi yönetmiyorsun ama her şeyde söz sahibisin."

"Artık sen de varsın."

"Ondan pek emin değilim."

"Öylesin. Biz insanları yönetmiyoruz Albina. Biz kıtayı, doğayı yönetiyoruz. İnsanlar kişisel sıkıntılarını küçük bölgelerindeki krallara söyler. Biz doğa ile ilgileniyoruz. Ama ilk defa biz savaştan bahsediyoruz. Bunun doğa ile alakası yok. Bu yüzden tartışmalar başladı. Gayet normal. Onları ikna etmek istiyorsan başın dik ve ne yaptığını bilen biri gibi gözükmelisin. Şimdi odana git, üstüne güzel bir elbise giy ve ışıltılı tacını tak. Elinden geldiğince seni güçlü göstersin."

"Peki neden sürekli aynı rengi giyiyoruz? Mesela sen mavi giyiniyorsun, ben de beyaz."

"Simgesel bir şey. Koruyucuların gözünde biz, farklı renkler ve farklı görevlerle Englendarin için çok önemliyiz."

  Albina en üst kata çıktı. Artık odası oradaydı. Taht odasına yakındı. Odasına girdiğinde üstüne beyaz bir elbise giydi. Saçlarını düzeltti ve tacını taktı. Kapıyı hava ile açtığında yüzüne güçlü bir ifade takıldı. "Tacını taşıyabilir misin Albina? Taşıyacak mısın?"

Albina taht odasına doğru yürürken kalp atışlarını dinledi. Sanki kalbi bir şeyler anlatıyordu ama anlayacak mıydı ya da anlasa bile dinleyecek miydi bilmiyordu.

  Kapı açıldığında tahta doğru yürüdü. Su memnuniyetle gülümsüyordu. Albina da tebessüm etti. Tahta arkasını döndü ve yavaşça oturdu. Su elini kapıya doğru uzattı. "İlkini içeriye alın."

  Bir süre sonra kapı açıldığında içeriye bir adam girdi. Orta yaşlı bir adamdı. "Saygılarımla, çoğu insan çocuklarını gönderdikleri için sorun çıkarıyor. Savaş istemiyorlar."

GİRİFT 2 : KoruyucularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin