Kısacık zaman diliminde Rodrigo sadece bakmıştı. Ama Albina'yı değil düşüncelerini seyrediyordu. Tahta oturmaktan kastı neydi anlamamıştı. Bir anlam yüklemeye çalıştı. Fakat başaramadı. "Ne demek istiyorsun Albina? Tek seferde söyleyeceksen bari yarım bırakma."
Albina Rodrigo'nun ellerini sıkıca tuttu ve ona biraz daha yaklaştı. Rodrigo'nun vücudundan sıcaklık yayılıyordu. Ateşi sürekli kullanıyordu. Gücünü asla elinden bırakmıyordu. Bunun icin yetişmese de element tahtına layık biriydi. "Burada çok büyük güç barınıyor Rodrigo. Doğanın ruhu var sanki. Her yerde farklı bir şey saklı. Burayı dört taht yönetiyor; doğayı yöneten dört taht. Hava tahtı, su tahtı, toprak tahtı ve..."
"Ateş tahtı."
"Buraya borçluyuz."
Rodrigo Albina'nın omuzlarından tuttu ve biraz eğilip tam gözlerinin içine baktı. Beyaz gözleri beklentiyle ona bakarken ne demesi gerektiğini düşündü bir süre. Doğru şekilde anlatmak istiyordu. "Buradan gitmek zorundayız. Akrepol bizi bekliyor. Bunu erteleyemeyiz. Eğer bir borcumuz varsa bunu savaş sonrasına saklayabiliriz. Bu işi hızlıca halletmemiz lazım. Anlıyor musun?"
"Akrepol'de halkımız var, bu doğru ama unutma; biz büyücüyüz. Yarımız buraya ait. Onlar da bizim halkımız."
"Albina senin tahtın Akrepol'de, benim de öyle. Burası nasıl yönetiliyor bilmiyorum ama doğanın yönetilmeye ihtiyacı yok! Burada fazla güç var. Dengeyi bozacak türden fazla."
Rodrigo Albina'nın ikna olmadığını biliyordu. Bakışlarını çekmişti gözlerinden. Kendi doğrusunu istiyordu ama Rodrigo'ya göre hiçbir doğru yoktu. Bırak tahta çıkmayı, orada durmanın bile anlamı yoktu. Rodrigo elini Albina'nın çenesinin altına yavaşça koydu ve gözlerini kendisine kaldırdı. "Bütün aileni kaybettiğini sanarken ailenin varlığını buldun. Onlara yardım etmek istiyorsun. Anlıyorum. Fakat mantıklı düşünmek zorundasın. Buraya geldiğimde etrafın ne halde olduğunu gördüm. Denge bozulmuş. Bunu doğa yapmaz. Hava'nın yaptığını anlamak zor değil. Şunu bilmek gerek ki denge hiçbir zaman bozulmamalı. Bunu yapmamalıydı."
"Savaş vardı."
"Kan akacaksa akar. Doğa insanlara karışmaz ama insanlar doğaya karışıyor. Bunun bedeli olur. Eğer dediğin gibi buranın bir ruhu varsa bunun bedelini ödetir. Hava bedel paylaştıracak. Bunun bir parçası olmayacağım."
Albina bir şey demedi. Rodrigo haklı da olsa burası için bir şey yapmak istiyordu. Albina son kez Rodrigo'nun kararlılığını tarttı ve gözlerinde yapacağına dair düşünce aradı. Ama Rodrigo kesindi. "Bir hafta içinde buradan gideceğiz."
Albina bunu yapamazdı. Kendini katillerin eline atamazdı. Ellerini Rodrigo'dan çekti ve birkaç adım uzaklaşıp dümdüz ifadesiyle ona bakmaya başladı. "Ben ne zaman istersem o zaman gideriz. Kimseye fikrini sormadım."
Rodrigo Albina'ya bakarken yüzündeki ifade sürekli değişti. İlk başta şaşkınlık vardı, sonra inanamazlık, üzgün bir bakış geçti kısacık. Ardından yüzü gerildi ve o sinir bozucu gülümsemesini takındı. Albina'ya küçümsercesine baktı. "Çok yazık Albina Erom. Tacını takmadan kibirli olmuşsun. Ama tacını eline almaya tenezzül etmeyen birinden emir almayacağım. Bir hafta içinde gidiyorum. Gelirsin ya da gelmezsin. Umrumda değil."
Rodrigo arkasını dönüp giderken Albina ona bir adım attı ama hemen durdu. Rodrigo kesin bir insandı. Karar verdiğinde yapardı. Kimseden emir almadan yaşayarak yenilmediğini biliyordu. Kurallar onun için geçersizdi. Yapması gerektiğinde kendisini defalarca itmişti, o an olduğu gibi. Albina bunun arkasındakinin duygularla hiçbir alakasının olmadığını biliyordu ama yine de kırılmıştı. O da kimsenin peşinden gitmek istemiyordu. Sürükleneceği yerde onu kargaşa ve mecburiyet bekliyordu. Kraliçe bile olsa kendisine yağdırılacak emirler bekliyordu. En başta bunu yapacak olanın Rodrigo olacağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasíaDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...