Ağaçlar yaprak dökmüştü. Sis bir perde gibi örtüyordu bölgede yaşanan dehşetleri. Ama sise karışmış ölüm kokusu buram buramdı. Ölenlerin çığlıkları duyulmuyordu artık. Her yer sessizliğe gömülmüştü. Doğa bile ses çıkarmaya korkar olmuştu sanki. Ses çıkaranın sesinin kesilmesine alışılmıştı. Mevsimler gelip geçiyordu. Savaş kazanılıyordu. Ama geriye dönüp bakıldığında her şey harap olmuştu. Yangınlar, kayıplar, bölgede ki kaos ortamı... Savaşın getirisi yoktu, götürdükleri acıydı. Savaş insanın zihninde başlar, etrafına saçılırdı bir hastalık gibi. Zihninden elindeki kılıca uzanır, kılıç kan akıtır, can alırdı.
Raena babasının yanına vardığında atının üstünde orduyu izledi bir süre. Hastalananlar, yaralananlar, bir uzvunu kaybeden okins askerleri ve diğerleri... Ateşin başında biraz olsun ısınmaya çalışıyorlardı. Yüzlerindeki yorgunluk, bıkkınlık, kaybediş vardı. Ama küçük bir damla umut da vardı. Onları hala ayakta tutan tek şey buydu. Kaç kişi diye düşündü Raena.
Bu savaşta kaybetmeyen kaç kişi var?Askerlerden biri gelip Raena'ya selam verdi. "Babanıza kadar eşlik edeyim mi?"
Raena atından inip yuları askerin eline verdi. Aceleci adımlarla büyük çadıra doğru ilerledi. Eli kılıcındaydı. Sanki her an bir şey olabilirmiş gibi hissediyordu. Dimitri'yi merak ediyordu. Acaba kurtulmuş mudur diye düşünüp duruyordu.
Çadırın içerisine girdiğinde ilk gördüğü babası olmuştu. Tüm o heyetiyle oturuyordu. Yüzünde seçemediği bir duygu vardı; mutluluk, güven ya da gurur. Ayırt edemiyordu. Bir adım atacakken hemen yanında abisini gördü ve durdu. Vücudunda bir titreme hissetti. Sarsılmıştı. Jeamar'a bakarken gözlerinin yaşla dolduğunu hissetti. Öldüğünü sanmıştı. Adım atmaya cesareti yoktu. Ona doğru ilerleyemiyordu. Gerçekliğini anlamaya çalışıyordu. Bir anda yok olup gitmesinden korkuyordu. Sadece bekledi.
Jeamar'ın bakışları kardeşini bulduğunda içtenlikle gülümsedi ve yavaş adımlarla Raena'ya doğru ilerledi. Kardeşinin yüzünü izledi. Büyümüş, değişmişti. Ellerini Raena'ya dolandığında Raena varlığını artık biliyordu. Gerçekti. Abisinin yaşadığı haberini önceden alsa da gözleriyle görmeden tam anlamıyla inanmamıştı. Abisine sıkıca sarıldı. Bir daha bunu yaşamak istemiyordu. Bir daha birini kaybetmek istemiyordu. Abisinin bildiği kokusunu çekerken gülümsedi. Yavaşça ayrıldıklarında Raena beklentiyle baktı abisine. "Riga?"
Jeamar başını iki yana salladığında Raena derin ve titrek bir nefes aldı. Abisine baktı uzun uzun. Gittikçe babasına benziyordu. Sakalları uzamıştı, zayıflamıştı. Kendisini toparlayacak zamanı henüz bulamamıştı. Ama en çok değişen bakışlarıydı. Kendinden taviz vermeyen, emin bakışları yerini sakinliğe bırakmıştı. Çünkü Jeamar kaybedişi tatmıştı. Ellerine vurulan zincirin izlerini ve ağırlığını taşıyordu. Sakinliğini de kabullenişinden alıyordu, kendisinin de kaybedebileceği gerçeğinden.
Raena abisinin arkasından babasına baktı. O da artık ayakta kızını kollarına bekliyordu. Raena koşup babasına sarıldı. Başını göğsüne yasladı. "Annemin ölümünden sonra abilerimin ölümünü duyduğumda kendi kendime dedim ki; ben bu acıyla nefes bile alamazken babam nasıl hala dik durabiliyor? Sana bunu hep sormak istemiştim."
Ryan kızının omuzlarından tutup oturttu ve yanına kendisi geçti. "Hayat sana arkasını döndüğü zaman kolundan tutmakla yetinmek yeterlidir. O sana eninde sonunda önünü dönecektir. Hayata kızsan da ona tutunmak zorundasın. Yoksa arkasına bakmaya tenezzül etmez."
Raena'nın diğer yanına da jeamar oturdu ve kardeşini omzunun altına aldı. "Sen hep benimle birlikte savaşmak isterdin. Evimizi geri alırken yan yana olmaya ne dersin?"
"Çok isterim."
Raena ve Jeamar babalarının yanından ayrılıp dışarıya çıktılar. Jeamar ellerini cüppesinde sabitledi ve kardeşine yukardan aşağıya baktı. "Uzadın mı sen?"
Raena'nın abisinin yaptığı gösteri ile ilgilenmiyordu. Yüzündeki gülümseme yavaşça soldu. Abisine tedirginlikle baktı. Nasıl soracağını bilmiyordu ve alacağı cevaptan da korkuyordu. Sadece tek bir kelime döküldü dudaklarından; "Nasıl?"
Jeamar'ın bakışları anında değişti. O güne dönmüştü. Kardeşinin ölüsünü bulduğu o güne. Onları kurtarmakta geç kaldığını fark ettiği an geri dönmemişti. Döndüğünde ise hayatında gördüğü en kötü manzara ile karşılaşmıştı. "Hena ile birlikteydi. İkisini de delip geçen bir mızrakla öldüler."
Raena öfkeyle baktı etrafına. Bir şeyleri yıkmak istiyordu. "O kız yüzünden!"
"Kolay yola sapıp sorumluluğu birine mi atacaksın?"
"Anlamıyor musunuz? Aşk en büyük zaaftır ve insanın kör noktasıdır. Riga ve Hena mızrağı görmeyecek kadar körlerdi. Çünkü aşık iki insan dünyaya kördür!"
Raena sinirle kılıcının kazasındaki elini sıktı. Daha fazla konuşmak istemiyordu bu konuyu. Sadece her şeyi düzeltmek için elinden geleni yapacaktı. "Ne zaman gidiyoruz?"
"Seni bekliyorduk. Yola çıkacağız." Jeamar birine işaret verdiğinde kısa sürede yayılan haberle herkes hazırlıklara başladı. Kılıçlar ve zırhlar kuşanıldı, sancaklar çekildi, at arabaları dolduruldu. Ryan ordunun başında yerini alırken Jeamar ve Raena hemen yanındaydı. Önlerine uzanan yolun ilerisinde dağınık halde bulunan büyücüler ve bir avuç katilden başka hiçbir şey yoktu.
Sabah çıktıkları yolda akşam verdikleri mola ile herkes dinlendi. Yemekler yenildi, şarkılar söylendi, ateşin başında hikayeler anlatıldı. Her şey normaldi, biri ordunun ortasına atıyla dalıp bir çuval atana kadar. Gelen kişi atıyla geri dönerken vurulmuş ve öldürülmüştü. Jeamar hızla kalkıp çuvalın yanına giderken Raena da hemen arkasındaydı. Kızıla boyanmış çuvala yaklaşan Jeamar'ın eli gitmiyordu dokunmaya. Bir süre öylece durdu. Raena abisinin önüne geçip çuvalı açtığında çığlık atarak geri çekildi. Gözyaşları görüşünü örtmüştü. "Tanrım!" Raena elleri ile ağzını kaparken abisine döndü. "Dimitri... Bu o."
Jeamar kardeşini kendisine çekti ve kolunun altına aldı. "Dimitri'nın bu bölgede ne işi vardı?"
"Rodrigo beni koruması için durmasını söyledi. Büyücüleri öldürdükten sonra katillere yakalanmış olmalı. Dimitri bu şekilde ölmeyi hak etmiyordu."
"Caniler."
Sabaha az kalmıştı. Yola çıktıklarında Raena hala Dimitri'nin ölümünü düşünüyordu. Atının yularını sıkıca tutuyordu. Dimitri için üzülmüştü. Her şey onu korurken olmuştu. Bunun için kendini suçluyordu.
Jeamar Raena'nın yanına yaklaştı. "Rodrigo neden seninle gelmedi? Bana geleceğini söylemişti."
"Rodrigo Dimitri'den gelen bir haberle hızla gitti." Raena atını aniden durdurdu. Dimitri Albina'nın yanından gelmişti. Rodrigo'nun yanından ayrılmadan önceki telaşı ve acelesini anımsadı. Dimitri bilgi getirmek için gelmişti. "Dimitri Albina ile ilgili bir haber getirmiş olmalı. Rodrigo da o haberle gitti. Büyücüler Dimitri'den haberi öğrendilerse, öğrendikten sonra onu öldürmüş olmalılar. Bize de gözdağı verdiler. Jeamar... Ortalık fena halde karıştı ya da karışacak."
Raena atını biraz hızlandırdı. Jeamar da peşinden hızlandı. "Raena savaştan sonra seni bir yere göndereceğim. Sadece sana güveniyorum."
"Nereye?"
"Yanına kimseyi alma. Dikkat çekersin. Senden Akrepol'deki siyah kılıçları almanı istiyorum. Sanırım ihtiyacımız olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasíaDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...