Gecenin karanlığına sığınarak saraydan çıkan Albina pelerininin altından etrafına bile bakmadan ilerliyordu. Etrafta kimse yoktu ama yine de işini şansa bırakmayacaktı. Tanınmak istemiyordu. Rodrigo hala sır dolu işler karıştırdığını öğrenenirse canına tak edip ona tanıdığı süreyi yok sayabilirdi. Kendini ormana attığında adımları durdu. Onun orada olduğunu görebilecek kimse yoktu. Karanlık etrafını sarmalamıştı. Yavaşça arkasına döndü ve uyuyan saraya baktı. Neden bunu yapıyordu? Neden öğreneceklerini herkesten saklıyordu?
Rodrigo'nun uyuduğunu fark ettiği an kendisini dışarıya atmıştı. Ona bunu yapmak haksızlıktı. Geri dönecek gibi oldu ama adım atamıyordu. Sanki yerden uzanmış zincirler vardı ve onu oraya kilitlemişti. Kendisini çok suçlu hissediyordu. Yanlış yaptığını bildiği için saklıyordu kendisini. Bir yandan da yanlışlar ona huzurlu kollarını açmış her şeyin iyi olacağını fısıldıyordu. Öğreneceği her neyse, alehlerine olabilirdi ve daha fazla ayrı olmaları için sebep istemiyordu. Zaten yeterince zorken yan yanalardı. İmkansıza yürümek istemiyordu. Onları ayıracak olan her şeyi yok edecekti. Her şeyin kontrolü altında olmasını istiyordu. Bunun için de yararlı yararsız her bilgiye ihtiyacı vardı. Saraya son kez buruk bir şekilde baktı ve yoluna devam etti.
Şehire geldiğinde bile herkes uyumuş sokaklar karanlığa bürünmüştü. Fakat kapanmayan dükkanlar tabii ki vardı. Bunlardan biri de gizli büyü dükkanıydı. Karanlıkta kapının önünde bir heykel gibi dikiliyordu sabah, aynı yerde gördüğü adam. Yanına gittiğinde pelerinin başlığını çıkarmadı. İçeriye gitmesini sağlayan şifreyi söylemesi yetmişti.
İçeriye girdiğinde eline bir mum alıp kitabı sakladığı yerden aldı ve bir yere oturup masaya koydu. Derin bir nefes aldı. Gergindi. Tüm olayların kalbini elinde tutuyor gibi hissediyordu. Yaşanan her şeyin onu getirdiği yer tam olarak burasıydı. Her şeyin sebebi ellerinin altında gibiydi. Titrek bir şekilde toz içinde kalan kapağa üfledi ve kapağını açtı.
Girişinde bir haritaya vardı. Tek kıta vardı. Albina ellerini kitabın dış hatlarında dolaştırdı. Bu hatlar tanıdıktı. Parmaklarıyla kıtanın ortasında çizgiler çektiğini hayal ederek kıtayı böldü ve üçe ayırdı. "Tek kıtaymış..." Parmağı haritanın tam ortasında da işaretlenmiş olan noktada kaldı. Emindi ki bunun bir anlamı vardı. Sayfayı çevirdi. Yazılar başlamıştı.
"Üç kardeş geldi Kan Kadehi'nin önüne. Biri iyilik severdi, biri söz dinlemez söz dinletirdi, biri ise acımasızdı ama hepsinin ortak yanı güç sahibi olmayı istemeleriydi. Çıktıkları yolculukta şeytanın inini bulmuşlardı. Bir seçim ve bir bedel vardı. Söz dinlemez yandaşlarını kendini yenilmez yapmak için yanına kattı. Üç kardeş ellerini birer birer kesti. Kan Kadehi'ne kanlarını akıttı. Ardından hazırladıkları büyüleri üç kadehe ayırıp istedikleri gücü kadehe fısıldayarak içtiler. İyilik sever doğayı temsil ederek, söz dinlemez ve yandaşları liderliği temsil ederek, acımasız kardeş ise katliamı temsil ederek güçlerini elde ettiler. Acımasız kardeşin istediği güç, elbette kötü niyetiyle lanetini de peşinden getirmişti.
"Yer yarılıp hepsini bir köşeye attı. Ciddiyetini fark ettiklerinde, ardından farklı güçlerin verdiği rekabeti gördüklerinde bile vazgeçmediler. Onlar dünyadan hep fazlasını istedi ve dünya onlara fazlalık olana kadar bedel ödetecekti.
"Ayrılan dünya bir araya gelmeye hazır olduğunda bir araya gelmek için tek bir kanda birleşmiş, yaptıkları hatanın bedellerini farklılıklarının getirdiği savaşla ödemiş olacaklar. Kan Kadehi'ni bulduklarında ise güç savaşından vazgeçip ebediyen tek kalacaklar."
Albina kitabı kapattığında üstüne binmiş yükün ağırlığı altında ezilmek üzereydi. Dünyanın ödeyeceği bedelin bu kadar sert anlatılması henüz yaşananların bir hiç olduğunu düşündürmüştü ona. Kötü günler kapıda onları bekliyordu. Tek kanın artık varlığını ortaya koyması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasyDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...