Albina ne diyeceğini bilemedi önce. Düşündü. Gerçekten niye saklıyordu? Olması gerekenleri saklayınca yok mu oluyordu? Hayır. Bununla yüzleşmesi lazımdı. "Harke Erom tüm kıtalara ayrı ayrı gidip bir anlaşma sunmuş. Tüm ırkları tek bir ırk olarak birleştirmeyi teklif etmiş. Bu olduğunda aramızdaki tüm farklılıklar ortadan kalkacak ama bunun için de tüm kanları taşıyan biri lazım."
Loras yavaş yavaş anlamaya başlamıştı. "Sen tüm kanları taşımıyorsun."
"Bir katille evlenip çocuk sahibi olmam gerek. Bağlılıkları buna bağlı. O tahta geçtiğimde olacak olan şey bu."
Loras böyle bir şeyi beklemiyordu. Ortada sandığından çok daha büyük çaplı bir oyun vardı. "Herkesin bu savaşta bir rolü var Albina. Bundan kaçacak mısın?"
"Ben asıl kişi değilim Loras, hiç olmadım. Sadece herkes tarafından kan bağım yüzünden oradan oraya çekiştirilen biriyim ama artık buna dur demem lazım."
"Nasıl yapacaksın?"
"Kimsenin haberinin olmadığı bir abim var. Ölü mü diri mi bilmiyorum. Herkes onu Toprak'ın öldürdüğünü sanıyor ama Anton'a verildi. Anton ona ne yaptı bilmiyorum." Albina Loras'ın kollarını sıkıca tuttu. "Onu bulmam için bana yardım etmelisin."
Loras ne diyeceğini bilemiyordu. Babasının işleriyle hiç ilgilenmemişti. Ona en yakın kişi olup hiçbir şeyi bilmemek kendisini aptal gibi hissettiriyordu şimdi. Yine de düşünüyordu. Bu konu hakkında duyduğu herhangi bir şey aradı.
Evet, babasının gizli saklı işlerinden haberdardı, birkaç kere duymuşluğu vardı. Tüm bölgelerde bulunan adamlarından sürekli kralların haberlerini alıyor, onların gizli işler çevirmesine izin vermiyordu. Bir şey aradığını biliyordu. Her şeyi öğrendikten sonra bunun Albina olduğunu düşünmüştü ama elinde Erom çocuğu varsa aradığı şey bu olmamalıydı. "Babam Akrepol'de bir şey arıyordu Albina. Tek bildiğim bu."
Albina'nın aklına tek bir şey geliyordu. "Babandan kadehlerle alakalı bir şey duydun mu? Tek kanla birlikte kadehlere de ihtiyaç var. Her kıtada bir tane gizli. Ağaçların altındalar. Kadehlerin üstünde de ağaç desenleri var."
Loras babasının sarhoş olduğu bir gün yanına gelişini hatırladı. Loras'ın yanına oturmuş saçlarını okşamıştı. "Oğlum..." Ona açık bir şekilde sevgi gösterdiği belki de ilk andı. "Kadehi bulamıyorum Loras. Kaybedebilirim. Ben galiba..." iç çekmişti. "...Korkuyorum."
Loras bu anı hiç unutmamıştı. Çünkü babasının önce sevgisini göstermesi sonra korktuğunu söylemesi onu şaşırtmıştı. Her şeye rağmen dik duruşunu bozmayan, duyguları dahil her şeyi saklayan biriydi o.
Kafası karışmıştı. Babası ile konuşması gerekiyordu. Her şeyden önce neler döndüğünü ondan öğrenecekti. "Merak etme Albina. Abini bulacağım. Babamdan o bilgileri alacağım."
Albina gülümsedi. Artık daha rahat hissediyordu. Bu olayda yalnız değildi. Başarabilirdi. İçinde abisinin yaşadığına dair çok büyük bir umut vardı. Anton'un onu koz olarak sakladığına emindi.
Albina Loras'la birlikte saraya dönerken aralarının düzelmesinden cesaret alarak hep sormak istediği ama çekindiği soruları sormaya başladı. "Alnındaki iz nasıl oldu?"
"Korns bölgesindeki deniz savaşında."
"Eminim çok iyi savaşmışsındır. İlk geldiğinde seni korsana benzetmiştim."
Loras hafifçe güldü ve Albina'ya ima ile baktı. "Korsan olamayacak kadar zenginim."
Albina kaşlarını kaldırıp takdir edercesine baktı. Haklıydı. Loras her şeyi elinde tutabilecekken sadece ellerini boş bırakıyordu. Para onun için zenginliği ifade etmiyordu. İstediği şeyler elindeyse zengindi ve Loras'a baktığında istediği şeyleri elde etmiş biri vardı. Denizlerde seyahat ediyor, kimseye hesap vermiyordu. Özgürlüğünü almıştı. Şimdi de sorumluluk alıyordu. Bakışlarındaki umursamaz o çocuk şimdi olgunlaşmıştı. Kirli sakalları zayıflamış ve keskinleşmiş yüzünü daha yaşlı gösteriyordu. "Büyümüş ve değişmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT 2 : Koruyucular
FantasíaDaha fazla karmaşa, daha fazla kötülük, daha fazla savaş... Akrepol'den sonra karışan başka bir kıta daha... Ve ateşten sonra buzu iliklerine kadar hissedecek olan Albina. Fedakarlık hiç bu kadar zor, hiçbir gerçek bu kadar sır dolu olmamıştı. Ve ta...